Ekip: Mustafa Yeşildal, Erdinç Turna
Tarih: 08.07.2002
Bölge: Kuzey Aladağlar
8 temmuz salı günü traktörle Narpuz Geçidine dek yükseldik. Oradan itibaren kamp yüküyle 3000’e , kulvarın girişine kadar tabamway devam ettik. Kulvar girişinde kamp kurduk.
9 temmuz çarş sabah saat 5:30 gibi rotaya girdik ama Erdinç´in midesi bozuldu kulvar girişinde 3200′ den geri döndük. Günü siestayla geçirdik. Bol bol yemek de cabası..
10 tem perş daha erkenciyiz, bu sefer 4:30 rotaya giriş. Kulvar 45-50 derece eğimle çıkıyor. Ayağımızda krampon var ama kar yumuşak (şimdilik) 3500´e varıyoruz. Yol çatal yapıyor sağ taraftan gitmemiz gerekiyor. Biraz kaya biraz kar etapları 2-3 derece amfi tiyatroya diye anılan yere varıyoruz. Harbi Ege sahillerindeki antik amfi tiyatrolardan birinde gibiyiz ama artık zemin yumuşak değil. Donmuş kar etabını kazma krampon geçiyoruz. Akabinde boy gösteren olsa olsa 3+’ lık kaya pasajına giriyorum oflaya puflaya( ayağımdaki kramponlara basıyorum küfürleri içten içten). Bundan sonra sola yukarı yükselip boşluk hissi yüksek bi çapraz bir traversten sonra sürekli 2-3 derece kaya etapları. Yeni doğan güneş vuruyor yüzümüze arkamızda aşağılarda dağ evi, minicik ufacık…(amfide basımıza gelen ufak bi şansızlık Erdinç’in dinlenme anında yere bıraktığı kaskına çantasıyla çarpması…1-2 dakika kadar yuvarlanan kask sesini dinliyoruz…)
Kaya etabı genelde çoook çürük ossun bişey kalmadı..
…………….Zirvedeyiz….
Açıyorum zirve defterini kısaca bi faaliyet raporu yazıyorum. Eski sayfaları karıştırıyorum. 2001 Eylülünde Aykut, Özgür ve benim klasikten yaptığımız tırmanışın sayfasını buluyorum sayfanın altı bomboş boşlukları bi güzel geyikle dolduruyorum.
´Erdinç, olum güneyden fena bulut geliyor ha, çabuk inişe geçelim.´
10:15 gibi inişe başlıyoruz… Kaya etaplar.. Amfiye girmeden önceki boşluk hissi yüksek traversi geçmek istemiyoruz, 10 metre sola kayıyoruz.. yalnızca 10 metre..
10 metre sol bize başka bir vadiye mal oluyor. Nasıl bi vadi mi?? İnişin % 90′ ınını down climb yaptığımız yan yüzeyleri çürük dibiyse aşırı yağıştan slab hale gelmiş 3-4 derece kayadan oluşan , ahanda sonuna geldik dediğinizde en az 50 metrelik ip inişi yapmanız gereğini suratınıza çarpan ve hatta koşullar itibariyle sonun başlangıcına geldiğinizi hissetirecek bi vadi. 🙂 Aslında o kadar kötü değildi ama 5 saatte koşa koşa çıktığınız yolu arkadan gelen kara bulutlar eşliğindeki inişinizin, hemi de sürekli geri iniş (down climb) yaparak bitiremediğiniz inişinizin 5. saatinde ahanda sonuna geldik vadinin bitti şükür diye derin bi nefes almanız gerektiğini düşündüğünüz anında o boşlukla karşılaşmak çok can sıkıcı oluyor. İşte bu tür anlarda dağcılığımı sorgulamaya başlıyorum.´ Ne işim var benim burada??´
Şanslıyız çünkü bizimle daha önce aynı kaderi paylaşmış yoldaşlarımızın kayada bıraktığı bolt kıvamına ermiş universal bi sikke buluyoruz, şansızız çünkü tek ipimiz var en az 2 iniş yapacağız. Güzel bi sete iniyorum ama aşşağısı meçhul Edo’ yu çağırıyorum, o da yanımda az sonra.
Elimizde 4 sikke var, kayadaki çatlaklar daralan kör çatlaklar, tın tın tin tin tok, çaktığımız sikkenin çıkardığı sesin sürekli incelmesi gerekirken kalın toklarla bitmesi daha da canımızı sıkıyor. Nihayet bi yaprak sikke yarısına kadar giriyor.´ inerim abi ben bu sikkeden ´ diyorum. Bi bana bi sikkeye bakan Edo o zaman ben de inerim abi diyor. yatıyorum sikkeye ama ne yatış ağırlığımı verdikçe sikke esniyor… Mümkün mertebe statik bi iniş yapıyorum bu sefer daha daha kötü bi sete iniyoruz.Elimizde kalan 3 sikkeden birini daha çakıyoruz.. Yukarımızda gök gürlüyor.. Acelemiz var.. Edo kafaya koymuş bu sefer sikkeyi bırakmak istemiyor. Orda buldugu bi kayanın etrafını temizliyor babadan iniceğim diyor. Dolu yağmaya başlıyor ben inerken, aşağıda bekliyorum yukarı bile bakamıyorum suratıma çarpan dolu tanelerinden, Erdinç iniyor. Artık ip inişi yapmayacağız…´Edo olum burada bivak mı yapsak yağmur dinene dek?´ ´Abi sen bilirsin inerim diyorsan bu ıslak kayalardan, inelim.´ Geri geri inişe devam ama ne devam…; hani vadinin dibi aşırı yağıştan slab hale gelmişti ya işte oralardan şelale gibi sular akıyor. Hele bi yan geçiş yapıyorum ki tam fotoğraflık açmışım bacakları, kolları, tam önümden bi su sütunu düşüyor aşağıya.. Ama Aykut´tan emaneten aldığım fotoğraf makinasını o yağmurda çantamdan çıkarmayı aklımın ucuna bile getirmiyorum.
Yeter artık çıkıyoruz vadiden son geri inişler, artık kampla aynı seviyedeyiz tek yapmamız gereken yaklaşık 150 metre yan geçiş.. Kampa varıyoruz.Yağmur bize inat diniyor… Saat öğleden sora 4. 5 saatte çıktık, 6 saatte indik..
Vıcık vaziyette ıslağız çadıra dalıp kurulanıyoruz. Az evvel dağcılığımı sorgulayan ben aşağı Cımbar´a inince Müezzinin Şarkısına girmek için sabırsızlığa kapılıyorum. 🙂
11 temmuz cuma kampı 3000′ den aşağı 1600´e, dağ evinin oraya indirmek sadece 2,5 saatimizi alıyor.Gene yağmur… Çadıra tıkılıyoruz..
12′ si pazar sabah erkenden Cımbar’a yollanıyoruz. Üç ip boyu kilit 6+ geriye kalan kısmı genelde 4-5.. Hep Erdinç lider gidiyor benim işim kolay. Olsun gene de düşmedim. İnişe geçiyoruz ama o da ne gene yağmur; deliler gibi. Dinmesini bekliyoruz Cımbar’daki bildiğimiz tek mağaramsı kovukta. Dağ evine gidiyoruz koştura koştura şiddetini kaybeden yağmur atıştırmaya devam ediyor. Dalıyoruz çadıra toparlanıyoruz benim İstanbul´a dönesim var, 9 gündür dağdayım. ´Bu akşam kalalım otobüste bu saatten sora yer bulamayız´ falan diyor Edo kandıramıyor beni. Uzaktan bi traktör sesi; çıkıyorum çadırdan durduruyorum traktörü, atlıyoruz. Son Çamardı arabasına son anda yetişiyoruz. Son İstanbul arabasına ise yetişemiyoruz. Gardan tel açıp yeni kalkmış otobüsü şehrin içinde durduruyorlar. Son dakika golüyle İstanbul´a doğru yola koyuluyoruz. Ne DSP istifalarından ne de ülkenin kuzeyini birbirine katan sellerden haberdarız, uzaklara dalan yorgun bakışlarımıza , sağ salim geçirdiğimiz bu güzel faaliyetin huzuruyla yüklü gülümsememiz eşlik ediyor….
……………Uyuyakalıyoruz…..
Dağınız bol olsun……