Sivridağ Doğu Yüzü Klasik Rotası
27-28 Kasım 2003
Ekip: Erdinç TURNA, Moris ÇİPRUT
Tırmanış Süresi: 28 saat 35 dakika
İniş Süresi: 6 saat 25 dakika
Toplam Süre: 35 saat
Kullanılan Malzemeler: Emniyet kolonu, HMS, kişi başı dört kilitli karabina, yeterli miktarda ve muhtelif boyda perlon, emniyet aletleri, genelde orta boy friendlerden oluşan set(quad 1,3 /BD 04 , 05 , 075X2 ,1X2 , 2 , 3 ) bir set takoz, orta boy muhtelif formda 5-6 adet sikke (hiç sikke çakmak zorunda kalmadık ancak biri iniş sırasında, diğeri de tırmanışta 2. istasyonda olmak üzere, çakılı bulduğumuz iki sikkeyi kullandık), uzun ekspres 9
Yazan: Moris Çiprut
Foto: www.tuncfindik.com
25 Kasım gecesi Antalya il sınırından girdiğimizde, pis pis sırıtarak “hoşgeldiniz” dermiş gibi yağan yağmur tarafından karşılandık. Genelde çiseleyen ama kısa bir süre için de sağnağa dönen yağmur altında, şehir merkezini arkamızda bırakıp Kemer yoluna devam ettik. Birkaç kilometre sonra sağımızda gördüğümüz Altınyaka sapağından girip yaklaşık 12-13 kilometre devam ettikten sonra solumuzda beliren Mavi Belde tabelasının gösterdiği, girişinde inşaa halinde olan bir caminin de bulunduğu toprak yola saptık. Toprak yolu 1,5-2 kilometre takip edip, yolun sağında faaliyet boyunca yegane su kaynağımız olacak olan, tahta bir oluktan ibaret çeşmenin yanına ulaştık.
Şu birkaç satırda özetlediğim ulaşım detayları yanıltıcı olmasın, kendi araçları ile gelemeyecekler için , dolmuş, otostop, tabanvay kombinasyonu ile bu yol, hatırı sayılır sıkıcılıkta. Geyikbayırı’na giderken, Erdinç ile beni çeşmeye kadar ulaştıran Rana ile Sami’ye buradan birkez daha teşekkür etmem gerkiyor sanırım.
Su kaplarımızı doldurup çeşmenin hemen yanından ormana girerek, taş babaları ve “mavi sprey boya” ile işaretlenmiş patika üzerinden yaklaşık 500 metre ilerleyip 1. kampa ulaştık. Ormanda, aralarında 600mt mesafe olan iki kamp alanı mevcut.
Farkında olmadan yol yorgunluğu ile örselenmiş olmanın getirdiği ağır uykudan ertesi sabah saat 6’da havayı kontrol etmek için sıyrılıp, dağı sisin içinde göremeyince, hiç düşünmeden hatta şuursuzca o günü dinlenme ve rotayı inceleme günü olarak ilan edip ormanı tekrar horultuya boğmamız bir oldu.
2. kampta bulunan Duruler’den aldığımız detaylarla beraber rotayı inceleyerek ve dinlenerek geçen bir günün ardından, 27 Kasım sabahı pırıl pırıl bir havada, saat 08.15’te ilk ip boyuna başladık. Geri kalan diğer ip boylarında da olacağı gibi, Erdinç lider gidiyordu.
Nispeten daha sağlam, masif yüzeylerde üç ip boyu ilerledikten sonra, saat 11.20’de küçük sete ulaştık. İlk 3 ip boyunda genellikle IV – V zorlukta, pozitif etaplardan sonra, geri kalan ip boylarında biraz daha dik ve çürük yüzeylerle karşılaştık. Dördüncü ip boyunda çürük yüzey nedeniyle daha fazla ara emniyet noktası kullanan Erdinç’in istasyon alabilmesi için setteki istasyondan çıkıp ip vermek durumunda kaldım.
Küçük setten itibaren dört ip boyu daha ilerledikten sonra, tekrar pozitifleşen yüzeyde ipi toplayıp büyük sete doğru yükselmeye başladık. İkimizin de “büyük set” ismi ve aşağıdan rotanın görüntüsü dolayısıyla beklentimiz, bir iki futbol sahası genişliğinde düz bir alan olduğundan, 30-40 derece eğimli, yer yer birkaç metrekarelik düzlükler sunan bir alan oldukça şaşırmamıza neden oldu. Hatta dağın şekli Erdinç’in sorumluluğuymuş gibi “olm bu ne” bile dedim.
Hava kararmakta olduğundan uygun bir bivak noktası için yükselmeye devam ettik. İnsanoğlu aç yaratık, gözü doymaz. Belki daha da iyisini buluruz diyerek şahane, çam ağacı altı düzlükleri geride bırakıp, en sonunda hava karardığı için, en fazla iki metrekarelik bir setçikte bivaklamak zorunda kaldık.
Altımızda Antalya’nın gece manzarası, üzerimizde yıldızlar bana, bir faaliyet raporunda Güneş Ergüden’in, yapılan işten bağımsız olarak, salt dağda olmanın keyfi ile ilgili söylediklerini hatırlattı.
28 Kasım sabahı gün doğarken uyanıp birşeyler yedikten sonra hazırlıklarımızı tamamladık. 07.45’te tırmanmaya başladık. Üst üste göbekler oluşturan bloklar üzerinde, hafif sağa doğru ilerleyen hatta ip açmadan yükseldik. Tek istisna, normal şartlar altında pek birşey ifade etmeyecek negatif bir pasajın, sırtımdaki çantayla beni kanırtma olasılığına karşı, Erdinç’in yukarından ip açması oldu.
Sırt hattına 09.45’te ulaştık. İnişli çıkışlı ilerleye sırt hattınıi genelde sol yüzü kullanarak geçtik. Rotanın büyük kısmında kendini gösteren, aşınarak bıçak formu ve keskinliği kazanan kayalar burada da kendini gösteriyor, hatta zirveye 200 metre kala karşımıza çıkan kılçık, jilet keskinliğinde idi (tanımlama: Burak Özdoğan). Kılçığın sol yanından geçerken, baktığımız sağ yandaki uçurum gerçekten çok etkileyici idi.
İnişli çıkışlı, sabır törpüsü sırt hattı geçişinden sonra nihayet 12.50’de zirveye ulaştık. Zirve defterinin yazılması, fotograf çekimi, birşeyler yiyip içme fasıllarının ardından 13.35’te inişe başladık. Yüzümüzü hemen güneydoğumuzda yükselen 1851 metrelik Çalıbalı Dağı’na dönüp, sağımızda kalan patikayı bularak alçaldık. Ancak patikanın sonunda, tarif edilen, üzeri perlonlarla dolu kalınca ağacı bir türlü bulamadık. Bulabildiğimiz ağaç ise patikanın ulaşamadığı bir sette idi. Patika bitiminde solda kalan slab yüzeyde bulduğumuz bir sikke ile
sözkonusu sete 10 metrelik bir iniş yapıp, ağaca ulaştık ve oradan da yaklaşık 35 metrelik bir inişle boyuna ulaştık. Boyundan, önümüzdeki ağaçlıklı tepeye tırmanıp yeni bir sırt hattı geçişinden sonra -ki zaman zaman III+’lık kısa geri inişler içeriyor- sağımızda, bulunduğumuz irtifaya kadar yükselen ormanlık alanın içine girip, Batı’ya doğru yamaçtan inişe başladık. Kampımız dağın Doğu yamacında kaldığından, yola kadar inip dağın Kuzey’inden çevresini dolaşmamız gerekiyordu. Bezdici orman içi iniş 18.00’de yolda son buldu.
Sonuçsuz kalan birkaç girişimin ardından “otostop yeteneksizi” olduğumuza kannat getirerek yürümeyi sürdürdük ve 20.00’de kampa ulaştık. Oldukça bitkin halde yenen yemeğin ardından, ertesi gün Antalya’ya dönüş için yürümek zorunda kalacağımız mesafenin endişesiyle, zaman zaman bölünen bir uykuya yattık.
Ertesi sabaha ait iki enstantane; yolu geçmemesine rağmen kıyak yapıp bizi anayola kadar bırakan hayırsever amcanın Renault’su ve Antalya yolunda Mercedes Vito’nun lüks arka koltuğuna kurulmuş Erdinç’in ön koltuktan görüntüsü. Şanslı mıyız, neyiz?
Kısaca özetlemek gerekirse, bol emniyet imkanı sunan ancak aynı zamanda çürük, genelde III, III+ yer yer kısa IV-‘lik etaplar içeren ama bıçak formunda kayalardan oluşan bir rota. Sıcak Antalya’nın yanıbaşında bulunması, kimseyi rotayı küçümseme gafletine düşürmemeli…
27/11/2003
rotaya giriş 08.15
2. ip boyu 09.15 /istasyon Ağaç
3. ip boyu 10.24 /istasyon ince bir ağacın tututuğu blokların solu 1 sikke 2 Cam
4. ip boyu 11.40 /istasyon 2 Cam
5. ip boyu 13.15 /istasyon 2 Cam
6. ip boyu 14.40 /istasyon 2 Cam ,1 takoz
7. ip boyu 15.45 /istasyon kumsaati ,1 cam
bivağa varış 17.30
28/11/2003
tırmanışa başlangıç 07.45
sırta varış 09.45
zirve 12.50
inişe başlangıç 13.35
yola varış 18.00
kampa varış 20.00