Ekip: Sercan İlkbağ , Rauf Osman Pınarbaşı , S. Emrah Bayrak
Bölge: Kafkasya Dağları
Tarih: 01.08.2006
Elbrus zirvesini yapıp otelde dinlendikten sonra, bir vadi sistemi olan Adil-su bölgesine hareket ettik. Burada geceyi, adını bölgeye hakim zirve Jantugan’dan alan yerleşimde, varil-baraka tipli 4 kişilik “barrel hut”larda geçirdik. Ertesi gün ekibin kalan kısmı sabah yaptıkları buz tırmanışının ardından Elbrus’a dönerken; ben, Rauf ve Emrah bölgede kalarak Jantugan zirvesini denemeye karar verdik. Yapılan hazırlıkların ardından öğlene doğru yola koyulduk. Hedefimiz hava kararana kadar ilerleyip uygun bir yerde bivak atmaktı. Askeri kontrol noktasını geçtikten sonra, nehrin kenarından devam eden patikalardan zevkli ve manzaralı bir yürüyüşle Green Hotel olarak adlandırılan, 10-15 civarında çadırın bulunduğu kamp yerine vardık. Burası çevredeki zirvelere gitmek için ana kamp olarak kullanılan oldukça güzel bir kamp yeriydi.
Elbrus gibi volkanik bir dağdan sonra, böyle çekici ve manzaralı bir sıra dağ sisteminin içinde bulunmak bize iyi gelmişti. Genelde tırmanıcılar bu bölgeyi Elbrusdan önce aklimatizasyon tırmanışı yapmak için kullansalarda, bizim için bu kural ters yönde işlemişti. Sularımızı tazeleyip, çat-pat ingilizce bilen yaşlı bir Alman alpinistten bölge hakkında biraz bilgi aldık ve patikadan yolumuza devam ettik. Yaklaşık 1-1,5 saatlik yürüyüşün ardından kamp atmakta olan 4 kişilik bir Rus ekibine rastladık. Son uygun bivak ve su kaynaklarının çevrede olduğunu öğrenince; bulduğumuz bir çadır yerinin taş duvarını biraz yükseltip kendimize güzel bir bivak yeri hazırladık. Bu sırada zirve tırmanışından dönen kalabalık bir ekip ile muhabbet etme şansı bulduk. Elbrus’dan önce aklimatizasyon için bölgede bulunan rehber eşliğindeki ekip oldukça amatör gözüküyordu. Türkiyeden geldiğimizi ve Jantugana tırmanacağımızı duyunca biraz şaşırdılar. Onları yolcu ettikten sonra sularımızı doldurup, yemeklerimizi yedik. Ardından güzel hava ve karşımızda Elbrus manzarası eşliğinde tulumlara çekildik. O sırada aklımızdan Rusyanın Gürcistan sınırındaki bu bölgede ne aradığımıza ilişkin sorular geçiyordu.
Bivakta geçirdiğimiz rahat gece geç kalkmamıza neden oldu, kamptan çıktığımızda saat altıyı bulmuştu. Hayatımızda ilk defa yaptığımız, çatlaklar ile dolu bir buzul yürüyüşünün ardından güneş yükselmeye başlarken belin altına vardık. Bele kadar yer yer 60 dereceye varan dik buzda çift kazma tırmandık. Yola geç çıkışımızın etkisi son etaplarda kendini gösterdi. Güneşin etkisiyle eriyen kısımlarda biraz zorlandık. Belden sonra zirve sırtına giden dik ve çarşaklı patika da bunun üstüne tuz biber ekti. Sırttaki büyük karlı etaba girmeden önce verdiğimiz molanın ardından Rauf ve ben yola devam ettik, Emrah ise bizi orda bekleme kararı aldı. Zirve sırtındaki karlı etaplarda güneşten nasibini almıştı, yer yer batak keyifsiz bir tırmanışla zirve kulesinin dibine ulaştık. İçinde kar olması gereken kulvar geç mevsim nedeni ile çıplak ve hatta yer yer akıntılıydı. Son derece çürük kayada III-IV derece yaklaşık 100 metre tırmanarak zirveye ulaştık. Zirvede ise muhteşem bir manzara vardı; kafkasya bölgesindeki dağların büyük bir kısmı ve Elbrus görüşümüz içerisindeydi. İyi havayı ve güzel manzarayı fırsat bilip zirvede bol bol zaman geçirdik, hatta Türkiye ile konuşma fırsatımız bile oldu. Fakat yorucu bir iniş bizi bekliyordu, çıkarken rastladığımız iniş babalarının bize büyük yararı oldu. Rusların neredeyse çamaşır ipinden hazırladığı istasyonları perlonlarla değiştirip, 2 adet 50 metrelik inişle kulenin dibine vardık. Bıraktığımız perlonlarla da Rus dağcılığına katkıda bulunmuş olduk.
Tırmanışın son kısmının uzun sürmesi ve zirvede geçirdiğimiz ekstra zaman Emrahı iyice meraklandırmıştı. Dönüşümüzle o da rahat bir nefes aldı ve beraber inişe başladık. Uzun ve uğraştırıcı bir inişin ardından yorulmuş bir şekilde bivak noktamıza ulaştık. Fakat iniş daha bitmemişti, bıraktığımız malzemeleri sırtlanıp sıcak varilimize doğru inişe devam ettik, çıkışta bize gayet zevkli gelen patikalar yorgunluk ve ayaklarımızdaki ağrılarla işkenceye dönüşmüştü. Ancak hava karardıktan sonra varillere ulaşabildik. Yemekhane görevlileri ile zar zor anlaşarak elde ettiğimiz, bize ziyafet gibi gelen yemeğin ardından, kolalarımızı içip yurtdışında böyle güzel bir tırmanışı gerçekleştirmiş olmanın huzuru ile uykuya daldık.
Sercan İlkbağ