Rota: Küçükcebel – Kızılkaya Traversi (Aladağlar’da 50 Rota, s.136, Tunç Fındık)
Ekip: Anıl Şarkoğlu, Volkan Çakır, Seval Balcı, Mert Ozan Er
Tarih: 05/07 Temmuz 2012
Malzeme: Kask, Kazma, Krampon, Emniyet Malzemeleri
Yazan: Seval Balcı
1. Gün
Cuma sabahı Niğde eski otogarından, 9:30 Çamardı minibüsü ile Çukurbağ köyündeki Salim abinin evine gelerek çantalarımızı indirdik. Burada yürüyüş için hazırlıklarımızı tamamladıktan ve ikramlık kirazları hüplettikten sonra Aladağlar güney bölgesine doğru, karma bir ekiple 6 kişi yola çıktık. Taylan ve Umut duvar tırmanışlarını denemek üzere Sarımehmet Yurdu’nda indiler. Biz Mert Ozan Er’in de katılımı ile Emli Ormanlarına devam ederek, 13:40’da yürüyüşe başladık. 4 buçuk saatlik bir yürüyüş ile Güzeller Kuzey Buzul Çanağına kampı attık. Yiyip içtikten sonra Şeytan Rampasını seyrederek uyuduk.
2. Gün
Sabah 7:00’de uyanıp Mert’i kamp alanında bırakarak, 9:30’da yürüyüşe başladık. Güzeller Kuzey Buzul Çanağının solundaki Gürtepe Çanağından devam ederek çarşaktan yukarı tırmanmaya başladık. Güzeller kuzeydoğu kulvarını arkamıza alıp Aladağlar’da ilk zirvem olan Cebelbaşı’na (3350 m.) vardık. Cebelbaşı’ndan sola doğru sırtı takip ederek Küçük Cebel’e (3250 m.) geldik. Bu da ikinci oldu 🙂 Tekrar Cebelbaşı’na dönerek sırt üzerinden Gürtepe zirvesine doğru yürüyüşe başladık.
Anıl ve Volkan önden hızlıca Gürtepe (3600 m.) çıkışını yapıp bir sonraki zirveye geçiş için iniş yolunu belirlemeye koyulmuşlardı. Yine çarşaktan yükselerek ulaşılan zirveye vardığımda inişin çok zorlu olmayan ama dik bir hattan olacağını gördüm. Volkan ve Anıl indikten sonra aşağıdan gelen betalarla sağdaki çatlağı takip ederek yaklaşık 15 metrelik inişi tamamladım. Burada ipsiz ve emniyetsiz inmek kaya yapısının epey çürük olmasındandır ki biraz tedirgin ediciydi. Burada ip inişi yapılsa, daha güvenli olur. Ama zirve üstüne bu serbest iniş müthiş bir deneyim oldu. İnişi tamamladıktan sonra sırt üzerinden bir sonraki zirve için yürüyüşe devam ettik.
Gürtepe sonrası iniş ve çıkışlar sonunda, epey yorulmuş ve yavaş kalmıştım. Ya da aslında onlar çok hızlıydı! Anıl ve Volkan beni beklemekle geçirdikleri uzun molalar vermek zorunda kalıyorlardı. Sürekli geri kalmak, mental yorgunluğu da peşinden getiriyordu. Anıl DKSK (3615m.) zirvesine koşar adım giderken ben yan geçişle devam ettim. Yıldırım Tepe (3610 m.) için çıkışa geçtiğimizde, 8 saatlik tırmanışın ardından artık gerçekten tükenmiştim. Yıldırım Tepe zirvesine geldiğimizde saat 18:30’u bulmuştu. Buranın bivak için uygun olacağına karar verdikten sonra, kazı çalışmalarına başladık. Oldukça düzgün bir uyku alanı elde ettik. Sağlam tulumlarla geldiğimizden ve havanın da açık olmasından faydalanarak bivak torbasına girmeye bile gerek duymadan, bu kez yıldızları seyrederek uyuduk.
3. Gün
Sabah uyandığımızda hava kapalıydı ve rüzgar sert esiyordu. Programımız Yedigöl Platosuna inerek Çelikbuyduran’a çıkmak oradan da vadiyi geçip Karayalak’a varmaktı. Platoya inmek için önce Yıldırım Tepe’nin kuzey yüzünü denedik, yarıya kadar indikten sonra devamı oldukça sert kalacağı için vazgeçerek geri döndük. Daha uzun olan patika yolunu kullanarak Yedigöl Platosuna indik. Hava açmıştı ama rüzgar hala sertti. Gölde biraz su ihtiyacımızı giderdikten sonra, Çelikbuyduran’a doğru yola koyulduk. Ben iki gündür pek bir şey yememiş olduğumdan ve iyi dinlenemediğimden adım atmakta bile zorlanıyordum. Yine de Salim abi ile buluşma saatimiz olan 14:00’da, Karayalak’a varmayı başarabilmiştim. Çelikbuyduran’da zorla yedirilen Eti Cin’in ve içtiğim buz gibi tatlı suyun bunda katkısının olduğundan eminim.
Travers rotası sırt üzerinde devam eden birden çok zirve iniş ve çıkışlarını kapsayan, tırmanış ve görüntü açısından doyurucu bir faaliyet sundu. Ve fakat yorgunluktan etrafa fazla bakamamışım, neyse ki fotoğraflar var, Anıl Şarkoğlu’ndan.