Ekip: Sumru Tamer, Rukiye Ülkü Katıtaş
Rota: ‘Solo’ ve ‘Peynir Dilimi’
Tarih: 4-5 Şubat 2017
Yazan: Sumru Tamer
Malzemeler: Kask, HMS, Reverso, cam seti, takoz seti, 8 kilitli, 15 ekspres, 2 nutkey,4 sikke, 1 çekiç, 3 endless (kısa, orta, uzun), 7 perlon, 9 free, yardımcı ipler, 2 tane 60 m lik yarım ip, 2 telsiz, bivak, ilkyardım çantası. En çok 0,4- 0,5- 0,75- 1- 2 nolu camleri kullandık.
Sivridağ Geleneksel Tırmanış Eğitiminden hemen sonra buraya tekrar gelip tırmanmanın hayalini kuruyorduk. Hepimiz işlerimizi güçlerimizi ve biletlerimizi ayarladık, hatta bunun gazıyla ben de hiç bitmeyecekmiş gibi görünen işlerimi bitiriverdim, hiç başlamayacakmış gibi duran tezime bile başladım. İnsanın çok işi varsa en kökten çözüm tırmanışa gitmek.
İnsanlar Geyikbayırında rest günlerinde derede yüzmekten bahsederlerken Sivridağ’da gün içindeki hava sıcaklığı 0 derece, akşam ise -8 derece gösteriyordu. Bu sefer yanıma Erzurum buz tırmanış eğitiminde kullandığım ve elime büyük geldikleri için klip yaparken başa bela olan polar eldivenlerim yerine nalburdan aldığım na-goretex oldschool iş eldivenlerimi aldım.
Geçen sefer Sivridağ’da Burçak ve Gülistan ile Solo rotasına girmiş fakat yağmurdan dolayı 3. İp boyunu çıkamadan dönmüştük. Rukiye ile ilk gün bu rotaya, sonraki gün de bu rotanın bir sağındaki Peynir Dilimi rotasına girmeye karar verdik. Üç ip boylu rotalar arasında zorluk dereceleri bize en uygun olan rotalar bunlardı. Eğitimde V- lik bir ip boyu olan rotaya girmiştik ve ikimiz de bu derecenin şimdilik bize uygun olduğunu düşünüyorduk.
Akşam Yeşim ve Rukiye ile beraber uçağa ucu ucuna yetiştik. Havaalanına varmamızdan iki dakika önce check-in kapanmıştı. Çantaları uçağa sokmayı başarırsak binebilirdik. En son hatırladığım sikkeleri, çekiçleri, çadır kazıkları, çakı gibi bütün kesici delici aletlerle birlikte kendimizi yalvar yakar uçağa attığımızdı. Havaalanında Cemal abi ile buluşup Nimet’i aldık. Nimet ile Yeşim de Sivridağ’da başka bir ekip olarak tırmanacaklardı. Köy yolundaki çeşmeye varıp işaretli patikaya girdiğimizde saat gece 3 civarıydı. Gece karanlığında işaretleri takip etmek zor olduğundan bir iki kere patikayı aramamız gerekti ve baya zaman kaybettik. Saat 4 civarı kamp alanını görmeden yanından geçmiş olduğumuzu anlayıp çadırları kurduk ve fosur fosur uyuduk. Kamp alanını belirten işaretleri kaçırmayın.
Solo Y.Sevgül /06.10.1994/150m./IV+/R1/Çatlak,Slab,Sağlam Kaya
Sabah 8 de kalkıp eşyalarımızı beş dakika gerideki kamp alanına taşıdık. Biri çadırları kurdu, biri teknik malzemeleri ayırdı, biri kahvaltıyı hazırladı derken zaman hızlı geçmişti. Bir yanlış anlaşılmadan dolayı yanımızda iki ekip için sadece bir set takoz vardı. Takozları iki ekibe uygun bir şekilde böldük. Bir ekipte 1-3-5.., diğerinde 2-4-6… numaralar olacak şekilde. 11 de kamp alanının çok yakınında olan Klasik Sektör’e varmış, 11.30’da da Solo’ya girmiştik. Bugün birinci ve üçüncü ip boylarını ben, ikinci ip boyunu Rukiye leadleyecekti.
Solo rotası Klasik Sektörün altındaki patika bitince küçük bir yan geçiş yapıp bu ağacın altından başlıyor. Set biraz dar, rotanın altı da dik olduğu için Rukiye istasyona girip emniyet alacak.
Rukiye ipleri açarken ben de üzerimdeki malzemeleri düzenliyorum. Büyük cam ve küçük takozlar bir tarafa, küçük cam ve büyük takozlar diğer tarafa. Uzun perlon ve yardımcı ipler kemerimde, daha kısa olan ve ekspres uzatmakta kullanacağım perlonlar omuzumda. Rotada bol kum saati olduğu için yardımcı ipler kolayınızda olsun.
İlk ip boyu (IV+)bir ağacın dibinden başlıyor, sağlam kaya ve bir sürü çatlağın olduğu kolay bir yüzeyden sete ulaşıyor. Sette taşlar olduğu için ipin sürtünmesi ile taş düşmesi mümkün. Arayınca bir sürü kum saati de var, sanırım 3-4 kum saati kullanıp ve iki cam yerleştirip istasyona vardım.
İlk istasyonu hazır babaya takılmış perlon ve kayanın hemen arkasındaki kum saatinden aldım. Daha sonra Rukiye’nin emniyetini alırken, babanın üzerinde çok güzel bir kum saati daha görünce dayanamadım oraya da bir back-up attım.
İkinci ip boyunu (IV+) Rukiye lider gitti. Bir noktada direkt yukarı gitmek zor göründüğü için sola doğru kaçmak durumunda kaldık. Sola yan geçişten dolayı ipin istasyona (ağaca) kadar yetmemesi ihtimali vardı. Rukiye kendini emniyete alınca ben de babadaki istasyondan hemen bir kaç metre yukarıdaki yürüyerek gidebildiğim sete taşındım ve kendimi cam’e sabitledim. Bu şekilde ipi yettirebildik. Tavsiye olarak, baba iniş istasyonu olarak güzel ama çıkış için daha yukarıda bir istasyon almak gerekiyor (tabii eğer yanınızda 60 m den uzun bir ip yoksa), uzun ekspresleri kullanmak gerekiyor ya da rotada tırmanırken hiç sola kaçmamak gerekiyor. Rukiye ağaçta askı istasyonda emniyetimi alırken yanına tırmanmaya başladım. Tam sıkışmış bir cam i yerinden çıkarmayı başarıp bir oh çekmiştim ki yukarıdan bir çığlık ve baya büyük bir kayadan geldiği belli olan bir gümbürtü duydum. Refleks olarak hemen sağ yukarımda çıkıntı yapan yüzeyin altına kaçmak için hızlıca sağa geçip yüzeye yapıştım. Solumdan hızla bir şey geçti, yüzeye gürültüyle çarpıp geride havadaki tozlarını bıraktı. Herkes iyiydi, hemen solumuzda yukarıdaki rotada tırmanan Yeşim’in tuttuğu devasa bir kaya düşmüştü, düşerken de parçalara ayrılmıştı, muhtemelen benim yanımdan sekerek geçen de parçalardan biriydi. Çok şükür yerinden çıkarmış olduğum cam hala çatlakta duruyordu düşmemişti. Saçma bir mutluluk anı yaşadıktan sonra tırmanışa devam.
Bu sırada biraz yağmur başlamıştı, rota ıslanıyordu. 3. İp boyundaki slab diye belirtilen kısım ıslanmış mıdır diye düşünüyordum. İnsan askı istasyondayken ve rotanın devamı hakkında slab olduğu dışında pek bir şey bilmezken kendi kendini tırstırabiliyor. En iyisi çıkıp görmek. Rotayı ne küçümsemeli ne de gözümüzde çok büyütmeliyiz. Rukiye ile malzemeleri değiş tokuş ettik. Özellikle elden ele vermemeye dikkat ediyoruz, çünkü bu şekilde yaparsak malzeme aşağı düşebilir. Önce Rukiye malzemeleri gruplayıp istasyonda bir yere asıyor, ben de oradan alıyorum. Çok daha pratik ve güvenli.
Üçüncü ip boyu (IV+) tahmin ettiğimden daha kolaydı, slab kısımlarda bile çok fazla yüzeye basmak gerekmiyor. Kayalar ıslak ama çatlaklara basarak rahatça yükseldim. Malzeme atacak bol çatlak var. Gözlerim yine kum saati arıyor. Takozlarımız az olduğu için, hep malzememizin yetmeyeceği telaşındayım. Halbuki kum saatlerinden dolayı ve çatlakların farklı farklı genişliklerde olmasından dolayı ne cam atsan oluyor. Dolayısıyla malzeme sıkıntısı yok. Yanımızdaki takozlara ayıp olmasın diye zorla bir tane takoz attım. Setin üzerindeki baba istasyona vardım. Rukiye de yanıma varınca beraber çıkışımızı kutladık. Rotayı bitirdiğimizde saat 16.30 sularıydı. Yani 3 ip boylu ve yaklaşık 115m’den oluşan rotayı 5 saat gibi bir sürede tamamlamıştık (nasıl geçti o kadar zaman hala bilmiyoruz). Hemen yanımızdaki rotayı çıkan Nimet ve Yeşim de yaklaşık yarım saat sonra yanımıza geldiler. Yukarıda yarım saat daha durduktan sonra hep beraber aynı rotadan (Solodan) inişe geçtik.
Eğitimde Ali-Enes-Erkut ekibi buradan ip inişi yaparlarken ipleri takılmıştı. Aşağıdan çekmelerine rağmen ip hiç gelmemişti, tam ne oldu bilmiyorum ama muhtemelen istasyonda takılmıştı. Buna göre bir mantık yürütüp iniş istasyonumuzu kontrol ettik. Bir kere babadaki perlonlar çok kısaydı. İpi bu kısalıkta perlonlardan geçirirsek ipi aşağıdan çektiğimizde kaya ile perlon arasına sıkışma ihtimali vardı. Bu yüzden babadaki perlonu uzattık. İkinci olarak iki ipi birleştirmek için çift balıkçı düğümünü değil Euro Death Knot denilen, aslında iki ipin adi düğümle birbirine birleştirilmesi olan düğümü attık. Bu düğüme yük bindiğinde düğüm olan kısmı kaya yüzeyine değil tersine bakıyor, dolayısıyla kayaya sıkışacak bir çıkıntı yapmıyor. Düğümün ucunda gerekli uzunluğu (en az 50 cm) bırakmalı, sadece ilk inen için de bir back up düğümü atılabilir. Bu önlemler işe yaradı ki inişlerde hiç bir sıkıntı yaşamadık. Adi düğüm tutar mı tutmaz mı öğrenmiş olduk böylece. Rota boyunca en büyük zaman kayıplarını ipi aşağı attığımızda tam olarak açılmaması dolayısıyla ilk inenin ipi çözmekle uğraşmasından dolayı yaşadık. Ağaç istasyona vardık.
Bu sefer Nimet ile Yeşimin bize vermiş oldukları ipleri açıp aşağıya indik. İki ekip dört ip kullanarak daha hızlı inebiliriz diye düşünmüştük. Böylece Rukiye ile ilk ip boyunun sonuna ulaşmıştık.
Nimet ve Yeşim de sıkıntı yaşamadan 3. İp boyundaki ipleri aldılar. 2. İp boyundaki ipi çekerken ip 5 metre yukarıda bir babaya dolandı. İpi kurtaramayınca, ipe ağırlığımızı verip sağlamlığını ölçtük. Sağlamdı, bu yüzden Yeşim bu ipi prusikleyip yukarı tırmandı ve ipi kurtardı.
Son ip boyunu da ip inişi ile babadan indik. Rotanın dibinde ipi çekerken ilk ip boyundaki taşlar düşebiliyor. Saat 6.30 civarı hava kararmış, saat 7.30 da dördümüzün de rota dibine varmasıyla tırmanış bitmişti.
Peynir Dilimi -H.Aktaş, M. Gül/12.10.1996/150 m./V-/R1/Çatlak, Slab, Sağlam Kaya
Ertesi gün saat 9.30 da rotaya girdik. Bu defa ilk iki ip boyunu Rukiye lider gidecek, bense üçüncü ip boyunu gidecektim.
Rukiye ilk ip boyunu (III, 50m) çıkıp setteki babada istasyon kurup emniyetimi aldı. Her ne kadar üç derece dese de kafama kadar bacak çektiğim hamleler vardı. Rukiye’nin faaliyet boyunca attığı yegane takoz bildiğin takoz olmuş yerinden çıkmıyordu. Nutkeyi bırakıp çekiçle mi vursam diye düşünürken yerinden çıkıverdi. Bir insan bu kadar mutlu olabilir.
İkinci ip boyu (IV+) için yine bir ip yetmemesi problemiyle karşılaşmamak için yine azıcık yukarıdan istasyon almaya karar verdik. Aşağı-yukarı çekerli güzel bir baba daha bulduk. Rukiye ikinci ip boyuna girip takır takır döşedi.
İkinci istasyonu hemen üstümüzde sağda görünen ağaçta mı kursak yoksa dünkü ağaçta mı kursak karar veremedik. Rehberdeki rota çiziminde pek anlaşılmıyordu. Fakat 3. Rotanın gidişatı için (biraz sola doğru geçiş gerektirecekti) dünkü ağaçtan yani ortadaki ağaçtan almanın daha doğru olduğunu düşündük. Bu istasyon bugün kalabalık olacaktı çünkü Nimet ve Yeşim yanımızdaki rotaya( dünkü rota Solo) girmiş aynı istasyona geliyorlardı.
Rukiye’den malzemeleri alıp 3. İp boyuna (V-) girdim. Sağlam bir emniyet noktası olduğundan ilk klibimi ağaçtaki perlona yaptım. Ağacın sağ tarafından dimdik yükseldim. Bir süre sonra bunun dün girdiğim ip boyu olduğunu fark ettim. Demek dün biraz fazla sağa kaçıp buraya girmişim. Bu sefer farklılık olsun diye azıcık sağa kaçtım. Yine slab ama bol çatlaklı, yani ayak çekebilenler için basamak, çekemeyenler için ise aralarda yüzeylere basarak gidilen bir ip boyu. Rota boyunca yine cimriliğim tutmuş malzeme yerleştirmek yerine kum saati arıyordum. Arayınca buluyor insan. 1 numara cam ler çok lazım olduğundan rotanın başlarında hiç yerleştirmiyordum mesela. Rehber 3. İp boyu 50m. dese de 2. İp boyundan(50m) çok daha kısa aslında. Rotanın sonunda bütün 1 numara camlerim elimde patlamış yerleştirecek yer arıyordum. Babadan Rukiye’nin emniyetini aldım. Saat 13.30’da rotayı bitirmiştik.
Bu sefer yukarıda fazla oyalanmadık. Saat 14:00’te inişe geçtik. Vakit kaybetmemek için bu sefer ipi daha düzgün atmak istiyorduk. Son ip boyunu inmek için ipi fırlatırken olanca gücümle ipi ileri havaya gönderdim, kendimi öne falan attım hatta. İp güzelce havalandı, havada açıldı, oh dedim ne güzel, derken pat diye sadece iki metre önümdeki sete kondu…Hüsran. Yine ipin düğümünü aça aça inip saat 4’te kampa döndük.
-Değerlendirme yaptığımızda rotada ip/malzeme organizasyonunda 5’er dakika bile daha hızlı olabilsek totalde bize bunun 1-2 saat erken bitirmek olarak geri döneceğini düşündük. Malzemeleri hızlı değiştirme, istasyonu hızlı kurup- emniyete hızlı girme, ip inişinde ipi düzgün atabilme gibi noktalara dikkat edeceğiz bundan sonra. Bir de son olarak, camleri kireçtaşına yerleştirmek ayrı bir zanaat sanırım, camlerin bütün kenarlarının granitteki vb. gibi kayaya temas ettiği ideal paralel, düz, çıkıntısız çatlaklar bulmak zor, kireçtaşı çıkıntılarla dolu ve asla dümdüz değil. Bu yüzden camler genelde hareket edip yürüyor, dolayısıyla yerleştirdiğiniz camleri bir kaç kere test etmek, mümkün olduğunca uzun ekspres kullanmak önemli. Ya da bizim yaptığımızın aksine takoz gibi pasif emniyet aletleri daha çok kullanılabilir diye düşünüyorum şahsen.
Rukiye’nin Notları:
Askıda istasyon almak gerçekten çok yorucuydu. O yüzden istasyonu yaptığımız perlonu uzun tutarak konfor alanımızı arttırdık. İpi kemere değil de ayaklara toplamam çok daha iyi oldu, ip kemerime topladığımda belime çok fazla yük bindi ve askıda azap yaşadım.
Zirve çantasını hafif ve tırmanıcı yukarı bakarken boynuna çarpmayacak şekilde ayarlamamız iyi oldu.
Kaya yaklaşımını botla değil de hafif ve altı kaymaz bir ayakkabıyla yapmamız da iyi oldu.
III derece tırmandığım rotada yaptığım bazı hamleleri V-‘de yapmadım. Çok yüksek ayak çekişleri vardı mesela III dereceli rotada.
Faaliyet sorumlumlularımız Peker ve Efkan’a sevgilerimizi iletelim.
Tüm eğitmenlerimizin söylediği gibi ip hakimiyeti çok önemliydi. İlk gün tüm ip inişlerini Sumru yaptı, ikinci gün ise hepsini ben yaptım. Böylece ip inişi yaparken nelerle karşılaşabileceğimizi üç aşağı beş yukarı görmüş olduk.
Euro Dead Knot düğümünde son inen kişinin back up düğümünü çözmeyi unutmaması lazım, iniş boyunca buna dikkat ettik.
Bu rotalarda yanımızda sadece kısa pursikler değil uzun (6 m kadar) pursikler de vardı ve çok işlevsellerdi.
Yeni rotalarda görüşmek üzere…
Ekip: A. Yeşim Tulum, Nimet Nur Kılcı
Rota: ‘İlk Hamle’ ve ‘Solo’
Tarih: 3–5 Şubat 2017
Ulaşım: Antalya merkeze uçak ile, ara ulaşım kiralanan araç ile.
Kullanılan malzemeler: Kask, kemer, reverso, HMS, yardımcı ip, 60mt iki yarım ip, Free ve kilitli karabina, ekspres, yaylı takoz, takoz, nutkey, çekiç, perlon, sikke(kullanılmadı), endless perlon.
Cuma akşamı 21.45 uçağıyla Sumru, Rukiye ve ben Antalya’ya gidecek, Nimet’le de orada buluşacaktık. Bizim için epey telaşlı bir yolculuktan sonra havaalanına vardık. Necdet Abi’nin ayarladığı aracın şoförüyle buluştuktan sonra çorbacıda bir şeyler atıştırıp, Nimet’i aldık ve kamp alanına yakın çeşmeye doğru yol aldık. Kamp alanına yürüyüşte biraz hızımı alamadık ve kamp alanın es geçip rotalara giden yola devam ettiğimizi geç fark ettik. O yüzden patika üzerinde kampımızı atarak uykuya çekildik.
Cumartesi
Sabah çadırlarımızı toparlayarak kamp alanına geçtik. Kahvaltımızı yapıp, malzeme takımlarını oluşturduk. Tahminimizden biraz geç bir saatte, 11 civarı rotalara doğru yola çıkmıştık. Takside rehber üzerinden konuştuğumuz üzere Klasik sektördeki rotaları deneyecektik. İlk gün ben ve Nimet, İlk Hamle (Y. Sevgül, H. Tahtakın, 15.10.1994, 115mt. IV+ R1, Çatlak, Sağlam Kaya) rotasına; Sumru ile Rukiye de Solo (Y. Sevgül, 06.10.1994, 150mt. IV+ R1 Çatlak, Slab, Sağlam kaya) rotasına tırmanacaktı.
İlk ip boyunda ben lider çıkacaktım, hazırlıklarımızı yaptık. İki küçük çantayla tırmanmaya karar verdik, görece yüklü olan çanta artçı gelende olacaktı. Çatlağı bol ve geniş tutamaklı ip boyunda emniyet bulmakta zorlanmadım; takoz, friend ve kum saatinden keyifle emniyet aldım. İstasyonu kurarken yarım set üzerindeki koca bir kaya kütlesinin oynadığını fark ettim, yerinden oynatmamaya çalıştım. Nimet’i yanıma aldıktan sonra atıştırma molası verdik. Bu sırada hafif bir yaslanmayla oynar kayanın düşmesine sebep oldum, kolumla düşüşünü biraz hafifletsem de düşmesine engel olamadığım taş neyse ki hiçbirimize gelmeden parçalandı. Biraz soluklandıktan sonra ikinci ip boyuna başladık, Nimet lider gidecekti.
İkinci ip boyu büyük bir sette bitiyordu. İniş yapacağımız Solo rotasının sonu çok yakınımızdaydı ve kolay etaptan ip açmadan geçtik. Saat 15.30 gibi iniş bölümüne gelmiştik. Baba ve ağaçlarda bırakılan perlonlar ve back-uplarımızdan 3 ip boyu iniş yaptık. İnişimiz biraz uzun sürmüştü. Hava karardıktan sonra kamp alanına döndük, yemek yedik ve sohbet muhabbet ettikten sonra dünün uykusuzluğuyla erkenden yattık.
Pazar
Bu sabah erkenden kalkıp kahvaltımızı yaptık, çadır ve çantalarımızı toplayıp kampta bırakarak rotalara gittik. Biz bugün Solo rotasını çıkacaktık, dün çıkan Sumru ve Rukiye’den kullanışlı betalar aldık. İlk ip boyunu Nimet çıktı ve büyük seti geçtikten sonra ikinci ip boyunda ipin yetmesi için yukarıdaki küçük setten beni yanına aldı.
Bu ip boyu slab bir etap, emniyetsiz bir bölüm içeriyordu. Rukiye’nin yöntimini deneyerek sola doğru kaçtım ancak sürtünen ip yukarı gelmiyor, beni aşağı çekiyordu. Bu hayli keyifsiz bir durumdu. Rotada çok fazla sağlam gözüken ancak oynayan büyük kayalar vardı. Bu tüm ip boyu süresince tedirgin tırmanmama ve sürekli emniyet noktası aramama sebep oldu. İki noktadan istasyon kurdum ve Nimet’i yanıma aldım. Biraz dinlendik ve son bölümü Nimet lider çıktı. Dün iniş yaptığımız yerden inişimizi yapacaktık. Benim uçağa yetişmem gerektiği için elimizi çabuk tutarak inişimizi yaptık. 6 da kamp alanındaydık, buçuktaki arabamıza yetiştik.
Nimet ve Sumru’yu Geyikbayırı’na bıraktıktan sonra Rukiye ile havaalanına geçtik. Yorgunluğu burada anlamaya başladım.
Başta beraber tırmandığım arkadaşlarıma ve faaliyet sorumlumuz Efkan ve Peker’e teşekkür ederim.