Ekip: Aykut Türem, Mustafa Yeşildal
Bölge: Güney Aladağlar
Yazan: Aykut Türem
Tarih: 20.11.2002
Amacımız Ömer Tüzel’in Aladağlar kitabında S-20 olarak adlandırılan Lahitkaya Kuzey Sırtı rotasına girmekti, ancak tırmanışımızdan bir gün önce duvarı incelerken rotanın nasıl başladığını, nasıl devam ettiğini kestiremedik. Yaptığımız tüm tartışma ve tahminlere rağmen rotayı pek anlayamadık. Bildiğimiz en net şey rotanın lahitin sağından zirveye çıktığı idi. Bizde yüzün sağ tarafında gözümüze kestirdiğimiz bir bacadan başlayıp akabinde bir çatlak sistemi ve basit setler ile lahit kısmına bağlanan bir hatta karar kıldık.(bknz. Topo)
Gözümüze kestirdiğimiz hattın alt kısımlarında bir problem yoktu ancak lahite gelmeden önceki etaplar kesin değildi. Özellikle sola doğru olan ve boyuna benzeyen bir geçiş dikkatimizi çekti, ama ne de olsa arkasında bir geçiş vardır gazıyla bu ayrıntının çok fazla üzerinde durmadık.
Bir sonraki gün sabah saat 06.30′ da ilk ip boyu olan bacanın altındaydık. Açıkçası sabahın köründe uykulu uykulu beklediğimden daha zorlu bir baca ile karşılaşmak moral oldu(!). Bacanın aşağı yukarı 40. metresindeki dar hattı geçmek bayağı zorladı beni. Bu noktada ip sürtmesini engellemek için istasyon kurdum. Artçı gelen Mustafa ise kocaman çantamız ile burayı geçebilmek için türlü taklalar attı. Sonrasında 15-20 m daha tırmandık ve ipten çıkıp önceden gözümüze kestirdiğimiz çatlak hattına doğru yöneldik. Çatlağın başlangıcının hemen yanına basit bir oyuğu serbest tırmanarak geldik. Buradan yan geçerek istasyon kurdum ve Mustafa’yı yanıma aldım. Bu ip boyu istasyondan 5 m sonra sağa doğru göbek yapan bir pasajla başlıyor ve ip boyunca (45m) benzer 2 tane daha yapı mevcut. Bu ip boyu emniyet açısından çok zayıf değildi ancak ipin ortasındaki küçük setten itibaren 7-8 m alet takacak yer bulamayınca sete yazılsam amma şık olur demekten kendimi alamadım.
Bu ip boyundan sonra 20 m daha iple tırmandıktan sonra ipten çıkıp serbest devam ettik. Akabinde aşağıdan bakarken arkasında kesin başka geçiş vardır dediğimiz sola doğru olan traversin başına geldik. Ancak arkasında geçiş yoktu ve tek geçişte güzel manzaralı bir kılçıktı. Burayı at biner gibi geçerken bayağı eğlendik doğrusu.
Bu etaptan sonra 35 m’lik bir çatlakta daha ip açtık. Ardından rahat bir yürüyüşle lahitin görüş alanımıza girdiği sırta çıktık ve mola verdik. Bir şeyler tıkındıktan sonra lahitin altına doğru yürüyüşe geçtik. Lahitin sağ altına geldiğimizde buranın kitapta yazdığından daha karışık olduğunu anlamıştık zira salak değildik. Kitapta yazdığı üzere ‘lahittin sağında V- derecelik çatlaktan(sikke çakılı) sağlam üst yüzeylere’ tırmanamazdık çünkü buradaki manzara çatlak değil çatlaklar sistemi şeklindeydi. En solda girişteki 5–6 m’si ciddi negatif olan çatlaktan sonra sola doğru derin, negatif çatlak ve sağa giden rampa. Rampanın üstünde 5 m yüzeyden sonra bir çatlak sistemi vs. vs. Bizde rampayı gözümüze kestirdik ama sorun rampanın üstüne nasıl çıkacağımızdı. Rampaya ortadan ulaşan 7-8 m. civarındaki yüzey en kolay görünen yerdi. Bu yüzeyin altındaki yere yan geçiş yaptık ve istasyon almaya koyulduk. Bu esnada gözümüze setteki bir sikke çarptı. Onun yanına bir friend atıp istasyon aldık ve buradan rampaya çıkma çalışmalarına başladım. Arada yalandan bir sikke çakarak rampaya çıkabildim ve bu rampadan(70 derece) bir köşe dönüşüne kadar devam ettim. Rampanın hemen yanındaki çatlak aslen bir su akıntısı olduğu için alet atılacak kadar sağlam değildi. Çatlağın içi üst üste duran bir sürü karpuz kaya ile doluydu. Köşeyi döndüğümdeki manzara ise daha beterdi. Su akıntısı bir kulvar ve olabildiğine çürük. Dikkatli bir şekilde yükselerek istasyon için nokta aramaya başladım. Çaktığım her sikke kayayı parçalıyordu. İşte bu esnada olan oldu ve köşe dönen yerdeki ip altına girdiği taşları benim sağa yaptığım bir hamle sonrasında aşağıya süpürdü.”Taşşşşş” diye anırdım resmen…
Mustafa’ya iyi olup olmadığını sorduğumda cevap verebilmesine sevindim ama veriş tarzından iyi durumda olmadığı açıktı. Seri bir şekilde yanına inmeliydim. Rampanın başlangıcına kadar 15-20 m geri tırmandım. Rampanın yanındaki çatlağın içinde sağlam ses veren(iyi sıkışmış) iki kaya arasına bir stopper yerleştirebildim ancak. Bu noktadan hızlıca Mustafa’nın yanına indim. Düşen kayalardan biri sol kürek kemiğinin altına çarpmış ve parçalanmıştı. Kanayan sırtına ilk yardım uyguladım. Bu esnada Burak Yıldız arkadaşımdan ödünç aldığım güzelim ilk yardım çantasını da itina ile piç ettim.
Bu olay ikimizin de moralini biraz bozdu ve burayı tırmanmadan lahitin solundan kaçarak zirveye çıkmaya karar verdik. Bu arada bende havada kalan hırsımı sette istasyon aldığımız eski sikkeyi sökerek çıkardım.(eski bir profil sikke, üzerinde sadece ‘space 7’ yazıyor,sanırım yumuşak çelik) Çantayı ben devraldım ve Lahit boyunca sola yan geçtik. Hatta yol üstünde cillop gibi bir sikke sökerek kara bile geçtik. Lahitin soluna dönüp devam ettik ve en son olarak buradaki bir çatlakta ip açtık. Sonrasında da seri bir biçimde zirveye vardık.
Sonrası sanırım bir Lahitkaya klasiğidir: Kaldı manzarası eşliğinde iç geçirirken muhtelif geyik, kutlama ve tıkınmalar. Zirvede biraz oyalandıktan sonra seri bir biçimde klasik rotadan kampımıza döndük.