“It’s always further than it looks.
It’s always taller than it looks.
And it’s always harder than it looks”
R. Messner
ELDERE-DEDEGÖL DAĞLARI
Dedegöl Dağı, 2998m yüksekliği ile Orta Torosların en yüksek zirvesi aynı zamanda da Anadolu’da oluşan ilk dağ grubuna dahil. Hatta İstanbul Boğazı’ndan da önce oluşmuş. Yılın 11 ayında kar bulunuyor ve her mevsim tırmanışa uygun. Bunun yanında kuş gözlemi, kelebek fotoğrafçılığı, dağ bisikleti, mağaracılık gibi bir çok doğa sporu için de muhteşem bir yer. Yaklaşık 15 km uzunluğunda olan Türkiye’nin en uzun mağarası olarak bilinen Pınargözü mağarası da burada. Kuzey güney doğrultusunda yaklaşık 12 km uzunluğa, doğu-batı doğrultusunda ise 5–6 km genişliğe sahip. Bölgedeki duvarlar 600m’ye kadar ulaşabilmekte.
İlk olarak 1993’lü yıllarda Yılmaz Sevgül ve Uğur Uluocak’ın keşif için gittiği ve Aladağlar’a alternatif olarak gördüğü bölge; dağcılık açısından oldukça büyük bir potansiyele sahip. Bunun yanı sıra, benim adını ilk kez 2 ay önce duyduğum ve biraz araştırınca hayran kaldığım; 60 yaşında hala yeni rota açan ve dünyanın nerdeyse her köşesinde tırmanan Michel Piola bölgenin mimarlarından biri. Piola’nın deyimiyle bu tarz tırmanış yapılabilecek dünyada sadece 4 bölge daha var. Ayrıca Arnaud Petit, Stéphanie Bodet tarafından yazılan ve 2005 yılında yayınlanan ‘Parois de Legende’(Efsane Duvarlar) isimli kitapta da Türkiye’den yer verilen tek bölge.
Özellikle 2000’li yıllarda ün kazanmaya başlayan bölgeye en çok emek verenler ve Isparta’ya “Doğadaki Eller” projesi kapsamında bir çok rota kazandıran, bölgenin diğer mimarları da Güneş Ergüden, Öztürk Kayıkçı, Mümin Karabaş gibi hep hayranlıkla takip ettiğimiz isimler.
Özellikle yakın zamanda bölgede ciddi bir maden ocağı krizi yaşandı ve bölgenin Kızıldağ Milli Parkı sınırlarına dahil edilmesi için de ciddi uğraşlar verildi. İmza kampanyaları, festivaller vs. derken son yıllarda yavaş yavaş hak ettiği ilgiyi görmeye başladı bölge. Bu açıdan ülkede yaşanan doğanın katledilmesi örneklerine bir umut ışığı da oldu.
Tüm bu yukarda saydıklarımın ötesinde bu bölge en çok da memleketim olduğu için benim için bayağı özel aslında. Isparta doğup büyüdüğüm yer ve senelerce tüm bu doğal güzelliklerini fark etmemiş olmam çok üzücü. 4 sene önce YTÜDAK başlangıç grubuna dahil olduktan ve kaya tırmanışını tattıktan sonra hep benim için en çok gitmek istediğim bölge oldu. 2016 yılında ilk kez birkaç saatliğine Kapıkaya’ya gittiğimizde bayağı tutulduğumu hatırlıyorum. Sonrasında zaten her fırsatta, ne zaman bir tırmanış planı olsa Isparta’da tırmanalım önerisini dilimden eksik etmedim doğrusu.
Şubat ayından itibaren her planıma önce Isparta’yı dahil etmeye çalıştım. İlk olarak Ramazan bayramında Aladağlar’da gösteren yoğun yağış sebebiyle Kübra, Sumru ve Özcan’ın aklını çelmeye çalıştım ancak Sivrihisar ve Karakayalar’da tırmamanın daha mantıklı olduğu kanısına vardık. Sonrasında son stajım, mezuniyetim derken 2019’da sadece bir kere daha dağa gidebileceğimi bilerek planlama yapmaya başladım. Aslında plan Kurban bayramında Kübra (Akdeniz) ile Aladağlar idi ancak mezuniyet sonrası Isparta’ya gidişim hem festivalle hem de Ali’nin izniyle kesişince bir anda 4 senelik hayaller plana dönüşmeye başladı. Senenin son tırmanışını da Isparta’da 1 hafta yapmak bayağı cazip geldi. Ve planlar yapılmaya başlandı.
28 Haziran günü facebook üzerinden Güneş Ergüden ile iletişime geçip topolar konusunda bilgi aldık. 29 Haziran günü sabah Ali ve ben tırmanış peşinde, Cahit abiler de kelebek peşinde 4 kişi olarak yola çıktık. Her zaman olduğu gibi gece gene heyecandan zor uyuduğum için yolun büyük bir kısmını uyuyarak geçirdim. Yaylaya yaklaştığımızda gözlerimi açıp karşımdaki manzarayı görünce aşık olmuş olabilirim. Ya da uyku sersemliğinden dilim tutuldu bilemiyorum.
09.30’da kamp alanına varmıştık, sularımızı doldurup biraz sohbet ettik. Sonrasında fazla oyalanmadan yola çıktık. Kamp alanından boulder kayasına doğru giden bir yol var. Araba ile oraya kadar gidildikten sonra rotalara yaklaşım bayağı kısa sürüyor.
29 Haziran günü sağ masifin sağında kalan Kurt Yolu rotasının olası bir varyantını tırmandık. Daha önce bu varyantı tırmanmış olan var mı bilmiyoruz. Aşağıda detaylı raporunu okuyabilirsiniz.
Cahit Ağçal arşivinden, Kurt Yolu tırmanışı sonrası.
Aynı gün şehre dönüp, ertesi günü Kapıkaya’da spor tırmandık. Planımız Pazartesi dinlenip Salı ve Çarşamba da Kapıkaya’da tırmanmaktı. Salı spor, Çarşamba da İsmail’in Üzeri isimli geleneksel hattı tırmanmayı düşünüyorduk. Pazar günü hattı bayağı kesip gaza gelmiştik. Ancak evdeki hesap çarşıya uymuyor tabii. En başta Messner’in bir sözünü yazmıştım, bu her şey için doğru sanırsam, özellikle son 3 yılda benim için hayatımdaki her alanda gerçekliğini koruyor. Kafamı vura vura öğrendiğim ve benimsediğim bir gerçeklik oldu desem yeridir. Pazar günü kendini belli eden ateş ve kusma halleri, pazartesi günü evde yatmayıp bir gazla Antalya’ya gitmemle şiddetlenip, salı günü acilde son buldu. Bağırsak enfeksiyonu!!! Ancak Perşembe öğleden sonra kendime gelebildim ve yaptığım ilk şey Ali’ye “hadi SDÜ’nün duvarına gidelim” yazmak oldu. (Gidemediler).
Yerlerde sürünen potasyum sebebiyle Cuma günü Kapıkaya’da spor tırmanmayı tercih ettik. Ertesi gün rota ortasında bu karardan ötürü bayağı mutluydum. Az ve öz tırmandık. Daha da önemlisi; Ali gene eğitmenlik becerilerini ve baca uzmanlığını konuşturarak, çekerek değil iterek tırmanmanın kolaylığını özümsememi sağladı. (Rota ortasında çay sipariş edilebiliyormuş gerçekten. )
6 Temmuz Cumartesi günü sabah erkenden Eldere’ye doğru yola çıktık. Gene 09:00 civarlarında kamp alanındaydık, bu sefer manzara çok daha farklıydı. Ben ilk defa bir tırmanış bölgesini bu kadar kalabalık gördüm diyebilirim. Festival dolayısıyla bayağı insan gelmişti. Bunun yanında yerel halktan da bayağı insan vardı. Dondurmacı dahi vardı gerisini siz düşünün! Eren (Görenoğlu) ve Sercan (İlkbağ) da bölgede olunca onların yanına arabayı çekip 10-15 dk. çay ve geyik faslını tamamlayıp çok geç kalmadan malzemeleri ayarladık. Kurt Yolu’nda bendeki çanta büyük olduğundan baca kısımlarında bayağı sorun çıkarmıştı, bu sebeple bu sefer 40lt yerine 18lt çantaya sığmayı başardık.
Cumartesi günü rotamız Vira Vira; yakında denize çıkacak biri için manidar bir sezon sonu rotası! Yorgunluk, hastalık derken Ali’nin “Lider gitmek ister misin?” sorusuna baştan cevabım belliydi; “Artçı her yerden gelirim.” Kurt Yolu’nda olduğu gibi burada da kolay yazılan ip boyları bana daha zor geldi. Slabla ilgili bir sıkıntım var sanırsam. 2. İp boyu şahane bir baca, Ali lider giderken çok kere çay söyleyecek kadar rahattı. Kilidi biraz sıkıntılı gibi ama bol bol sağlam ara emniyet var. Doğal emniyet de bol bol var. Baca tekniği kullanarak iterek basarak sıkışarak çıkınca bayağı rahat ve yormuyor. Kilide gelince yorgunluk da olmayınca daha rahat oluyor insan. Detaylı teknik raporu aşağıda okuyabilirsiniz.
Cumartesi akşamı festival ortamında takılıp Pazar da spor rotalara bakmayı düşünmüştük ancak yemek yedikten sonra kendimizi direkt çadıra atıp alanda verilen konserin sesiyle mışıl mışıl uyumak bayağı güzel geldi. Gece kamp alanı oldukça esiyor, bu nedenle kamp atacakların her mevsimde kışlık tulum ve kaz tüyü vb. yalıtımlı ceket getirmesi faydalı olacaktır. Gece gökyüzü 1600m’de olmamıza rağmen inanılmaz güzel, Türkiye’nin en ışıksız bölgelerinden biri Yenişarbademli; bu sebepten olsa gerek Samanyolunu dahi görmek mümkün. Yıldızların parlaklığından ve çokluğundan bahsetmiyorum bile!!
Pazar günü ana masifteki Eldere isimli sektördeki spor rotalara kamp alanından yürüyerek gittik. Patika dolanır diye düşünerek direkt gitmek bayağı yorucu oluyor, patikadan boulder kayasına ulaşarak sola doğru geçilerek rahatça 30-40 dk. da sektöre ulaşmak mümkün. Burada da slab rota bularak tırmandık. Masifte uzun duvar rotası çıkan 2 ekip, spor rota çıkan da 4 ekip vardı. Bu rota sonunda kamp alanına dönerek toparlandık ve Cahit abiler de mağaradan dönünce vedalaşıp geri döndük.
Ali Eldere sektörde spor rotada tırmanıyor. Ayser’in arşivinden.
Pazar günü şehre dönerken bir parçamı da Dedegöl’de bırakmış olabilirim. Kesinlikle gördüğüm en güzel yerlerden bir tanesi. Gerçekten gidip görülmesi, tırmanılması gereken bir yer. Benim gibi yeni başlayanlar için de zaman varsa önce Kapıkaya’da biraz Isparta’nın kayasına ve stiline alışmak iyi olabilir.
Teknik rapora geçmeden önce partnerim Ali’ye hem eğlenceli hem eğitici tırmanışlar için, Yusuf Berk (Bilgiç), Ayşe (Erkek) ve Büşra (Zile)’ya tüm destekleri için ve tabii ki kulübüm YTÜDAK’a teşekkür ederim. Ayrıca bölgenin kurtarılması için canla başla çalışan herkese de teşekkürler.
Tırmanışla kalın,
Ayser Uzunyaşa
Eldere Kurt Yolu – Varyant
Yer: Isparta Dedegöl- Eldere
Rota: Kurt Yolu Varyant
Zorluk: III, IV+
Ekip: Ali Ağçal, Ayser Uzunyaşa
Tarih: 29.06.2019
Rota Başlangıç: 11.00
Rota Bitiş: 16.00
Orjinal Hat İlk Çıkış: Gökhan Şifan, Tunç Fındık
Orjinal Hat Zorluk: 200m, AD-, III+, IV derece, 4 ip boyu
Arabayla boulder kayasının çok yakınına kadar gidiliyor. Buradan patikadan sağ masife doğru tempoya göre 20-40dk arası bir yürüyüşle rota altına varılabiliyor. Rota bayağı sağda kalıyor. Fotoğrafta da görüldüğü gibi ormanı ayıran dere yatağını da geçtikten sonra ulaşılıyor. Ağaç gölgesinde rotayı iyice kesip yükselmekte fayda var.
1. İp Boyu
Basit otlu kaya etaplarında yükselerek rota girişine vardık. Ardından yaklaşık 15 m yukarda hem gölge hem de set olan bir yere kadar ( zorluk II, III derece) yükseldik. Bacanın solunda 2 tane camden istasyon oluşturduk ve Ali lider olarak tırmanışa başladı
Topoya göre rotanın en kolay ip boyu burası(?). Emniyet imkanı bol ve sağlam.
Kaya sağlam olmasına rağmen sürekli otluk olması biraz can sıkıyor. Kayadan çok ot ve toprak var. Tırmandığını hissedemiyor insan bir süre. Kaya toprak üçlüsünde 10 m kadar yükselmişken beni biraz zorlayan bir etap geldi. Biraz baca biraz smearing tekniği kullanılması gerekiyor. Sağda hiçbir şeye yük verip sola yükselmek gerekiyor ancak boy dezavantajı biraz can sıkıyor. 20m kadar daha tırmanışa odaklanılamayan otlu etaptan sonra zank diye öne 1-2mlik bir yüzey geliyor. Biz buranın solundan devam ettik ve hemen arkasından kısa, biraz tedirgin eden bir yüzey geliyor. İp boyunun kilit etabı burası. O kadar otlu tırmanıştan sonra dan diye kötü ayak-kötü el yüzeyde yükselme çıkınca insanın karşısına, tokat yemiş gibi oluyor insan. Messner’in sözünü hatırlıyorum; hiçbir zaman göründüğü kadar kolay değildir. Kayanın solundan yükselip minicik bir setten (ayak basmadan önce crimp tutuyordum) sağa geçip daha sonra yüzeyden yükselerek cebe gitmek gerekiyor. Sonrasında rahatlanıyor zaten. Buradan hemen sonra Ali’nin istasyon aldığı ağaca varılıyor.
2. İp boyu
İkinci ip boyu için istasyonun sağında kalan bariz baca hattını tercih ettik.
2. İp boyu ilk ip boyuna göre topoda daha zor olmasına rağmen daha kolay geldi bize. Zaten bu ip boyu artık bizim orijinal hattan ayrıldığımız ip boyu da diyebiliriz. Baca önce bir sete çıkıyor, sonrasında kulvara bağlıyor. Derece olarak III+, IV ; emniyet imkanı var ama biraz çürük. İstasyon olarak Ali, kulvarı sağda sınırlayan duvarda 3-5 m yukardaki ağacı kullanarak askı istasyon oluşturdu.
3. İp boyu
Burada kulvarda görece basit 3-5 m yükseldikten sonra 2 seçenek çıkıyor. Sağ daha geniş baca ve sol daha dar baca. Sağdakini tercih ettik. Rotanın en zevkli ip boyuydu burası. Baca stilini kullanarak yorulmadan tırmanmak mümkün. Derece olarak IV+ öneriyoruz. Emniyet imkanı gene oldukça fazla. Doğal emniyet bulmaya Ali kadar yatkınsanız daha da rahat. Ara emniyet için ağaçlar da bolca kullanılabilir.
Emniyet imkanı çok olsa da ip boyunun çürüklüğü oldukça fazla. Bu nedenle direkt bacanın altında istasyon kurmamak faydalı. Tutulan ve basılan her kayayı kontrol etmek gerekiyor bu ip boyunda. Bunun dışında artçı tırmanırken ip çok gergin olduğunda da taş düşme riski artıyor. İp boyunun sonuna doğru takoz bir taş bulunuyor. İnsanda under tutma isteği geliyor; o isteğe karşı koyun! Çok heyecanlı anlar yaşıyor yoksa insan. İp boyu uzunluğu 45 m civarı ve yaklaşık 35m’si çok tatlı bir baca tırmanışı. Son istasyon 2 tane babadan oluşturuldu.
İniş sağ masifin iyice sağından yürüyüşle yapılıyor. Toplam 45 dk. içerisinde kamp alanına yürüyerek dönüş yapılabilir. Bayağı bir inmişken geri rota sonuna çıkmak zorunda kalınca kamp alanına dönüşümüz 18:00’i buldu.
VİRA VİRA
Yer: Isparta Dedegöl- Eldere
Rota: Vira Vira
Zorluk: V
Ekip: Ali Ağçal, Ayser Uzunyaşa
Tarih: 06.07.2019
Rota Başlangıç: 11.00
Zirve: 16:20
İlk Çıkış: Cemal Zerepcan, Tunç Fındık. 20 Ekim 2017
1. İp Boyu
İlk istasyonu camden oluşturduk ve saat 11.00’de Ali lider tırmanışa başladı. İlk ip boyu çoğunlukla slab ve su oluklarından oluşuyor. IV, IV+ İp boyu uzunluğu biraz fazla olduğundan ip de ucu ucuna yetti. Gene doğal emniyet imkanı var ancak özellikle ip boyunun ilk 30m-40 metresi sürekli bir slab ve slab oluk olarak ilerliyor. Ayağı olukta sıkıştıra sıkıştıra yükselmek mecburi. Topoda da görüldüğü sollu ilerleyip soldaki baca hattına doğru tırmanmak gerekiyor.
İp boyu topoya göre 62 m, bu nedenle mümkün olan en üst noktadan rotaya başlamak iyi olabilir. Zira Ali kum saatine ulaşıp istasyonu kurduğunda neredeyse hiç ip kalmamıştı. (Not: rotanın sununda iki tane kum saati var yalnız toprak üzerini kapatabiliyor. Biraz nutkey ile eşince ortaya çıkıyor.)
2. İp Boyu
Topoya göre kilit ip boyu ve kilit V derece. Neredeyse tamamı baca tırmanışı içeriyor. Çok oyalanmadan Ali lider tırmanışa başlıyor. Sürekli baca içerisinde dayanıp dinlendiğinden “Çay söyleyeyim mi?” esprileri eksik olmadan rahatça kilide geliyor ve dikkatli olmam konusunda uyarıyor. Ekonomik bir şekilde rahatça kilidi tamamlayıp bacanın sonunda, rotanın kulvara bağlandığı yerin solundaki ağaçtan istasyon alıyor. Son ip boyunda emniyet imkanı bol ve sağlam bir kaya yapısı var. Doğal emniyet için de oldukça imkan var. Öyle ki ip boyunda tüm ekspresler bitmişti.
İp boyunun başlarından itibaren yorulmadan tırmanmak önemli, kilit rotanın 35. Metre civarlarından itibaren başlıyor. 5-6m çok zor olmasa da biraz güç gerektiren hamleler var. Artçı olarak tırmanmaya hazırlanırken Ali çekme yerine baskı ile tırmanmamı ve gücümü korumamı hatırlatmayı ihmal etmedi. Ali sayesinde aklıma kazıdığım bu yöntemle kilide kadar bayağı rahat ve yorulmadan geldim.
Kilit etap bayağı büyük bir kum saatinden hemen sonra başlıyor zaten. Baca biraz üzerine geliyormuş gibi hissettiyor ancak fıtı fıtı yükselerek rahatça tırmanmak mümkün. Asıl zor olan kısım bence buranın biraz yukarısında sola yüksek ayak çekilmesi gereken kısım. Özellikle boy dezavantajı kendini hissettiriyor.
Rotanın en keyifli ip boyu kesinlikle 2. İp boyu.
3. İp Boyu
Bariz kulvara girmeden soldaki yüzeyden kulenin zirvesine doğru yükselmek gerekiyor. Ancak bu ip boyu oldukça çürük. Ali lider gidiyor.
İpin son 2 metresinde, Ali istasyona ulaşana kadar running belay devam etmeye karar veriyoruz. İlk defa kayada running belay gidiyorum. Kışın kulvarda gitmekten farklı olduğu kesin. Aslında oldukça pratik bir yöntem ancak biraz zorlanınca insanı tedirgin ettiği de bir gerçek. İp boyunun başı görece kolay olduğundan herhangi bir sıkıntı yaşamadık. Yaklaşık 15m sonunda Ali istasyona ulaştığını söyledi ve istasyonu kurup beni emniyete aldığında tırmanışa devam ettim.
Biraz yükseldikten sonra Ali önce bayağı sola, sırtın ucuna cam yerleştirmişti. Tırmanışa buradan devam edip sağlı devam ederek çürük bir setin üzerindeki sağlam bir ağaçta ara emniyet alınabiliyor. Burada soldan yükselmek yerine malzemeyi alıp fıtı fıtı sağa yan geçip ağacın altından yükseldim. Ancak bu kısım çok çürük. Hatta yan geçerken ipin büyük bir kaya bloğunu oynattığını farkettim. Tırmanırken üzerime düşmemesi için korunaklı bir şekilde önce kütleyi düşürüp sonra devam ettim. Burada bayağı dikkatli olmak gerekiyor.
Rota sola doğru devam ediyor. Ve kulenin üstünden 20m’lik görece kolay bir yan geçişle bitiyor. Burası topoda 4. İp boyu olarak geçiyor ancak biz hareketli emniyet yöntemini kullandığımızdan 3 ip boyunda rotayı tamamlamış olduk. İstasyon ufak bir setin üzerindeki ağaçtan alınabiliyor.
İniş için ana masifin en sağına geçip oradaki kolay patikalardan inmek mümkün. Bazı yerlerde iniş patikasını bulmak için babalar da var.
Tırmanışla kalın,
Yazan: Ayser Uzunyaşa