Ekip: Cansu Çakır, Mahmut Oflaz
Yazan: Mahmut Oflaz
Cansu ile birlikte Kasım-Aralık aylarından beri alpinizmi (torosizm) tanımak adına Aladağlar’da birçok kulvar/miks/geleneksel dağ rotası planı yapmıștık. Mevcut Covid-19 salgını sebebi ile Aladağlar’da miks sezonunu kaçırmıștık. Bunun yerine evde proje ödevleri ve kalan zamanlarda da bol bol antrenman yapmıştık. Şehirler arası ulaşımın açılması ile finallerimiz bitene kadar mümkün olduğunca kaya tırmanışı yapmaya da çalışmıştık. Birkaç defa Ballıkayalar ve Gölpazarı’na gitmiştik. Ben ayrıca Sivrihisar’a giderek geleneksel tırmanış mentalimi yeniden kazanmıştım. Finallerimizin bitmesinin ardından Aladağlar yaz planımızı uygulamaya koymaya karar verdik. Plan ilk etapta şu şekilde seyredecekti; ilk hafta Kazıklı Ali kanyonunda spor tırmanış yapacaktık, daha sonrasında Sulağankeler’e kampı taşıyarak Lahitkaya ve Güzeller’in kuzey yüzünde birer rota tırmanacaktık ve planlı bivaklayarak Gürtepe doğu duvarında bir rota tırmanıp aynı güzergahın tersini izleyerek geri dönecektik. Sonradan planımızı yine ilk hafta Kazıklı Ali’de olacak şekilde ancak sadece tırmanış değil; kurtarma teknikleri ve solo tırmanış, yapay tırmanış çalışmaları içerecek şekilde güncelledik. Daha sonrasında ise kampımızı Sarımehmetler yurdundan Sulağankeler’e taşıyacak, burada Lahitkaya’nın kuzey yüzündeki ‘Türk 2003’ rotasını tırmanacaktık. Lahitkaya’nın zirvesinde bulunan ‘Lahit’ kısmının ilk tırmanışı kulübümüzün bizden çok eski üyeleri olan sevgili Alper Sesli, Recep İnce ve Yılmaz Sevgül tarafından bu rota ile gerçekleştirilmiştir. Lahitkaya faaliyetimizden sonra planımız yine aynı üçlünün aynı faaliyet süresince gerçekleştirmiş olduğu bir başka tırmanış hattı olan Güzeller Kuzey Yüzü’ndeki Diagonal rotası idi. Bu rotayı da çıktıktan sonra kampı Kokorot boğazındaki Gürtepe buzul çanağına taşıyarak Gürtepe doğu duvarına girecektik. Beni en çok heyecanlandıran ise bu rota idi çünkü daha önce Aladağlar’da Kokorot boğazına hiç geçmemiştim ve burası gerek izole olması gerekse canlı çeşitliliği azlığından dolayı beni ürküten, aynı zamanda kendisine karşı meraklandıran bir bölgeydi. Böyle bir bölgede duvar tırmanma düşüncesi bende heyecan ve istek uyandırıyordu. Böyle bir duvar rotasının olduğunu ise beraber yaptığımız bir Ballıkayalar tırmanışı gününde İTÜDAK’tan arkadaşım sevgili Uğur Kıroğlu aklıma düşürmüştü. Rotayı o kadar güzel betimlemişti ki bu rota artık benim için gidilip görülesi bir yer olmuştu. Rota gerçekten onun betimledigi kadar güzeldi.
Faaliyet planımız bu şekilde olunca yaklaşık 15 günlük bir süre öngörmüştük. Ancak bu plan beraberinde bir takım sorunlar da getiriyordu; faaliyet boyunca bol bol tırmanmanın yanında bol bol yürüyecek ve yük taşıyacaktık. Hal böyle olunca hem lojistik destek hem de psikolojik destek sağlaması amacıyla kulüpteki başlangıç grubu üyelerimizi faaliyetimize alt ekip olarak davet etmeye karar vermiştik.
Kulüp geleneğinde faaliyete gelen alt ekip tırmanış ekibine her anlamda, fiziksel ve psikolojik olarak destek olur ayrıca tabiri yerinde ise usta-çırak ilişkisi ile bu tarz faaliyetlerde birçok deneyim aktarımı gerçekleșir. Yapılan bu faaliyetlerde görece yeni üye olan kişiler dağlarda yapılacak olan tırmanıș faaliyetlerinin nasıl planlandığını, hazırlık sürecinin nasıl gerçekleşeceğini, tırmanıș öncesinde, esnasında ve sonrasında nelerin yapıldığını ve dağlarda mesai harcanarak öğrenilebilecek birçok unsuru gözlemleyerek öğrenebilirler.
Başlangıç grubundan Melisa ve Tarık böyle bir faaliyete katılmayı hemen kabul etmişler ve bir anda planın içerisine dahil olmuşlardı. Bir-iki toplantı ve Google Sheets üzerinden yaptığımız tablolarla her şeyi hazırlamıştık. Bu aşamada aynı rotadan geri dönmektense Salim abinin deyişiyle ” tavaf faaliyetine”, dağcılık jargonu ile bir trans faaliyetine çevirmeye karar verdik. Gürtepe tırmanışımızdan sonra H’lardan geçerek Yedigöller mevkiine geçecek, eğer hala gücümüz, erzağımız kalmış ise Direktaş’da bir rota çıkacaktık. Sonrasında Çelikbuyduran’dan geçerek Karayalak Vadisi boyunca alçalıp vadi sisteminin başladığı/bittiği bölgede faaliyetimizi sonlandıracaktık. Ancak şu ana kadar yaptığım tüm planlar gibi bu da %100 gerçekleşmeyecekti. Hesapta olmayan bir takım sağlık problemleri ile neredeyse faaliyeti iptal etme düşüncelerimizin yanında ekstradan Kaletepe’nin kuzey yüzünde bir rota ve Güzeller’in kuzey yüzünde planlamış olduğumuz rota yerine yeni bir rota da çıkacaktık.
Faaliyete yeni ay ile başlayacaktık ve 1 Temmuz’da yola çıkmaya karar kıldık. İlk 1 hafta Kazıklı’da tırmanacaktık ve bu sürede bize kulüp üyelerinden İbrahim ve gelişim grubu üyelerinden Tarık da eşlik edecekti. Onlar da bizimle Kazıklı Ali’de spor tırmanacaklar, sonrasında Kaletepe’de ve Cıngıllıbeşik’te tırmanmak üzere rota planlamışlardı.
1 Temmuz günü maceralı bir koşuşturmanın ardından otobüsümüze binebilmiştik ve Niğde’ye doğru yola çıkmıştık. Uykusuz geçen yolculuğun ardından Niğde’ye varmıştık. Alışveriş ve kahvaltının ardından Çamardı minibüsu ile Salim abinin yanına ulaştık. Salim abi her zamanki misafirperverliği ile bizi karşılamıştı ve taze kiraz eşliğinde bol sohbetin ardından Sarımehmetler’e gitmek üzere yola koyulmuştuk. Plana göre Sarımehmetler’e ulaşınca, denize henüz ulaşmış çocukların her şeyi bırakıp doğruca denize koşması gibi biz de çadırları kurup doğruca Kazıklı Ali’ye tırmanmaya gidecektik. Salim abi bizi bu sürede bekledi ve tekrardan kanyon girişine kadar traktörü ile bıraktı. Saat 15.00 gibi ulaşmıştık ve Orta Dünya sektöründe birkaç rota tırmandıktan sonra geri dönüşe geçmiştik. Diğer iki gün ise 10-19 arası bol sayıda rota denemeyi hedefleyerek tırmanışlarımızı gerçekleştirmiştik. Ancak 3. tırmanış gününün sonunda kampa dönmeden hemen önce Cansu son denediği rotadan düşerek ayak bileğini vurmuştu. O an durum ciddi görünüyordu ve Cansu’nun canı çok acıyordu. Herkesin tadı kaçmıştı. Hemen ilk yardım uygulamıştık. Ne yazık ki geri dönme fikri akıllardan geçmiş ancak kimse orada dile getirmemişti. Kampa varınca yemek yedikten sonra Cansu planlarımızın bir çırpıda herhangi bir sebepten dolayı silinmesini istemediği için 1-2 gün beklemeyi, geçmez ise dönmeyi önermişti. Beklemeye karar verdik. Dağdaki 4. Günümüzde ise plana göre aktif olarak dinlenecektik. Bir yandan dinlenirken diğer yandan self-rescue teknikleri pratik edecektik. Böylelikle istenmeyen durumlara karşı en azından biraz daha hazırlıklı olacaktık. O gün tüm gün boyunca en temelden, düğümlerden başlayarak tekrar ederek lider tırmanıcı kurtarma simülasyonuna kadar birçok konuyu pratik ettik. 5. Gün ise başlangıç grubu ile geleneksel tırmanış malzemeleri ve istasyon çeşitlerini çalışma ve tatbik etme kararı aldık. Geleneksel malzemelerin işlevleri neler? Bu malzemeler nasıl yerleştirilir? Nelere dikkat edilir? vb. birçok konuyu sebepleri ile tartışarak Cansu ile birlikte Tarık ve Melisa’ya açıklamaya çalıştık. Sonrasında onlardan anlattıklarımızı pratik etmelerini istedik, çeşitli ödevler verdik. Onlar malzeme yerleştirme ve istasyon oluşturma çalışırken, Cansu ipte yükselme ben ise solo tırmanma tekniklerine çalıştım. Akşama kadar konuları biraz daha derinleştirerek, karmaşıklaştırarak bol bol pratik ederek geçirdik. 2 günlük aktif dinlenmenin ardından Cansu ayağını test etmek için Kaletepe’de bir rota tırmanmak istediğini söyledi. Planda olmayan bu rota isteği karşısında çok hazırlık yapmadan hızlıca Kaletepe kuzey yüzündeki sadece kilit ip boyu derecesini (V) bildiğimiz Kayhan-Tuç rotasına girmeye karar verdik.
7 Temmuz 2020 – 6.Gün
İkinci ip boyunu Cansu gidecekti, bu yüzden o da gelince hızlıca malzemeleri değiştik. Rotanın devamı nispeten otlu setler tırmanılarak devam etse de giriş etabı biraz bizi uğraştırdı. Yukarıda bacaların altındaki sette ip boyunu sonlandırdık. Malzemeleri kendi üzerime aldım ve baca etabındaki sıkıșmıș kayaya doğru yükselmeye başladım. Bu noktadaki takoz taş için sağlam deseler de güvenmeyip baca tekniğiyle o etabı aștım. Bu ip boyu oldukça homojen devam etti. Rota boyunca genelde orta boy takoz ve camleri kullanarak tırmandık. Rahat bir sette istasyon oluşturdum ve Cansu da istasyona ulaştıktan sonra son ip boyunda running belay yaparak rota hattını tamamladık. Zirve tebrikleșmesinden sonra iniş için Kaletepe’den önce Emli ormanına inmemiz gerekti ve oradan da orman patikasını takip ederek kampa ulaşacaktık.
Cansu’nun ayak bileği iniş sırasında problem çıkarmaya bașlamıștı. Tırmanırken bir sorun yoktu ancak çarşaktan iniş ayağını ekstra zorluyordu. Tırmanış normal hızda olmasına karşın inerken tekrardan kendini ortaya çıkartan bu bela yüzünden zirvede kazandığımız moral kaybolmaya başlamıştı. Kampa 14.00 civarı ulaşmıştık. Biraz dinlendikten sonra bizimle beraber faaliyete gelen başlangıç grubu üyeleri olan Melisa ve Tarık ile anlaşarak kampa yakın bir yerde bulunan 1 ip boylu bir çatlak hattını tırmanmaya karar verdik. Onlar geleneksel malzemeleri ve istasyon kurmayı pratik ederken şimdi artçı da gelerek geleneksel tırmanışı biraz daha iyi kavrayabileceklerdi. Tırmandığımız yerin sonundaki sette kum saatinde bulmuş olduğum prusik bu çalışmayı ilk bizim yapmadığımızı belirtiyordu. Akşam yemeğinde kampı dağ rotası planlarımızı gerçekleştirebilmek için Sulağankeler’e taşıma kararı aldık. Eğer kampı taşıdıktan sonra Cansu’nun ayak ağrısı hala devam ederse faaliyeti bitirecek ve dönüşe geçecektik.
Tarık:
Üst ekibimiz sabah erken saatte Kaletepe’ye girmiş iken biz de kamp alanında zamanımızı kitap okuyarak ve sıcaktan kaçarak geçirdik. 3-4 civarı onların gelmesiyle bir şeyler atıştırıp ne yapsak diye düşünürken Mahmut bize geleneksel tırmanış denettirebileceğini, isteyip istemediğimizi sordu. Günlerdir yeni şeyler denemenin verdiği yüksek keyfe sahip biz ise hemen atladık ve artçı olarak girerken nelere dikkat edilmesi, ne yapılması gerekir konusunda kısa bir eğitim aldık. Ardından kamp alanımıza yakın bir bölgede 1 ip boyu edecek bir çatlak beğenip orada Mahmut’tan tırmanış konusunda özet bilgiler alıp ona artçı olarak ilk geleneksel tırmanışımızı gerçekleştirdik. Oldukça mutlu ve heyecanlı olarak kamp alanına geri döndük ve yarınki Sulağankeler yürüyüşümüz için erken saatte uykuya geçtik.
Melisa:
Sabah erkenden Mahmut ve Cansu Kaletepe’ye girmek üzere yola çıktılar, bizi de uyandırarak haber verdiler ve telsizleri açıp uyumaya devam ettik. Günü yoga yaparak, kitap okuyarak geçirdikten sonra Mahmut bir şey yapmak isteyip istemediğimizi sorduğunda atlayarak tabii ki de bir şeyler yapmak istediğimizi söyledik ve geleneksel malzemeleri alarak kamp alanına yakın bir çatlak hattı (bir ip boylu) bulup oraya kurulduk. Mahmut orada kısaca artçı gelirken nelere dikkat etmemiz gerektiğini, neler yapmamız ve 2 artçı olarak nasıl koordine olmamız gerektiğinden bahsetti. Kafamda aksiyon kamerası olmasına rağmen heyecandan açmayı unuttuğumu istasyona vardığımda Mahmut’un bana “Video çektin mi?” demesiyle farkettim. Ve ilk geleneksel tırmanışımızı gerçekleştirmiş bulunduk. Bu benim için Kazıklı Ali’de spor tırmanmaktan daha keyifli bir zaman geçirme yöntemiydi. Aşırı mutlu bir şekilde kampa geri döndük.
Kaletepe Kuzey Yüzü ‘Kayhan-Tuç’ Rotası Teknik Raporu
Genel zorluk: IV, V derece kaya tırmanışı, 150 m
Süre: 6 saat (Kamptan çıkıp kampa dönüş)
Malzemeler: Kişisel emniyet malzemeleri, 2*70m yarım ip, cam set, takoz set, 2*nutkey, 15 adet ekspres, 6 kilitli karabina, perlonlar(4*60, 2*120, 1*180), prusikler, kafa lambaları, kişisel ilk yardım çantası
1.ip (V, 50m)
İlk ip boyu hafif negatiflik yapan bir kaya parçasının altından sağa geçerek tırmanılır. Bu etap bolca malzeme almaktadır. Sağa geçilen yüzeyde dik tırmanıldıktan sonra oldukça pozitif bacamsı bir yerden büyükçe bir babanın olduğu rahat yere, küçük bir kulenin üzerine çıkılarak istasyon kurulur.
2.ip (IV-, 60m)
Rotanın devamı nispeten otlu setler tırmanılarak devam etse de giriş etabı biraz uğraştırıcı olabilir. Yukarıdaki bacaların altındaki sette istasyon oluşturulur.
3.ip (V, 50m)
Bu ip boyundan itibaren rota kuzey yüzü duvar rotası ile birleşmektedir. Girişteki baca etabı tırmanılır. Bacanın ortasındaki sıkıșmıș kayaya doğru tırmanılarak takoz taş geçilir. (Bu noktadaki takoz taş için sağlam deseler de güvenmeyip baca tekniğiyle o etabı aștım.) İp boyunun devamında birçok çatlak hattı mevcuttur ve homojen zorlukta devam etmektedir. Bacaya kadar tırmanılarak istasyon kurulur.
4.ip (III, 80 m)
Kısa baca hattı tırmanıldıktan sonra rahat kaya-kulvar etaplar tırmanılarak zirveye ulaşılır.
İniş: Kaletepe – Cıngıllıbeşik beline inilir, daha sonrasında Mangırcı Boğazına inilerek rahat patikaya ulaşılır. Bu patika takip edilerek Sarımehmet’in yurduna ulaşılır.
8 Temmuz 2020 – 7.Gün
Sulağankeler’e Göç
Faaliyetimizin 7.günü kampımızı Sarımehmetler yurdundan Sulağankeler’e taşıdık. Öğlenin ortasında kampı taşıdığımız için sıcak bizi biraz sersemletmişti. Sıyırma sapağına kadar belirgin şekilde devam eden patikayı takip ederek zorlanmadan bir müddet yürüdük. Sapaktan sonra vadi tabanından değil de mağaraya doğru yükselen nispeten az belirgin olan patikayı takip ederek suya yakın kamp alanına ulaşılabilinir. Biz de yaklaşık 5 saatlik yürüyüşün ardından Valikonağı mevkine -Lahitkaya Kuzey duvarını net gören kamp alanına çadırlarımızı kurduk. Cansu ayağının durumunun iyi olduğunu ve rotaya girmek istediğini belirtti. Ben ise dünden hazır olduğum için planlamış olduğumuz ilk dağ rotası olan Lahitkaya Kuzey Yüzü ‘Türk 2003’ rotasına ertesi gün girecektik.
Bu rota hakkında pek fazla bilgi elimizde mevcut değildi. Recep ve Alper abi ise rotayı hatırlamıyorlardı. Cansu ile bildiğimiz şey ise 2000 yılı öncesi dağ rotalarının dereceleri sporda alışık olduğumuz derecelerden biraz sertti ve bu yüzden lahitteki ip boyları bizi şaşırtabilirdi. Ancak biz elimizden geldiğince rota için hazır olmaya çalıştık.
Sabah 04.00’te kalkacak şekilde alarmlarımızı kurduk, gerekli tüm malzemeleri ayarladık ve yatmadan dersimize iyice çalıştık.
Tarık:
Erken saatte uyanıp kamp alanını toplayıp yürüyüş için hazır hale geldik. İpler, emniyet malzemeleri ve 10 günlük yemekler derken çantamızın 20 kilo civarında olduğunu tahmin ediyorduk. Saat 11 gibi yürüyüşe geçip Sıyırma Vadisi üzerinden Sulağankeler kamp alanına ulaştık. Yolculuğun ilk kısmı sıcaktan dolayı kötü geçiyorken havanın kapanmasıyla rahatladık. Kamp alanının olduğu yerdeki yükselme dışında zorlayan bir yer olmadı ve hızlı olmaya çalışmadan 5-6 saatte yürüyüşü bitirdik. Suyun olduğu yeri tespit edip kampımızı kurduk. Yemekleri yedikten sonra yarın tırmanışta kullanılacak malzemeleri organize edip çantalarımıza yerleştirip uykuya geçtik.
Melisa:
İlk kamp taşıma günümüz, çantalar tabi yaklaşık 20 kg, 2 haftalık yemekler ve teknik malzemelerle birlikte. Saat 11.00 gibi yürüyüşe Sıyırma Vadisi üzerinden başlayarak hedefimizi Sulağankeler’e çevirdik. Yürüyüş genel anlamda ilk etaptaki hava sıcaklığının dışında zorlayıcı değildi. Yaklaşık 5 saatlik bir yürüyüşün ardından kamp alanımıza geldik. Su alacağımız yeri gördük ve manzarası çok güzel olan Sulağankeler’e kampımızı attık.
9 Temmuz 2020 – 6.Gün
Lahitkaya Kuzey Yüzü ‘Türk 2003’ Rotası
Genel zorluk: III, IV, kilit etaplarda V+ derece kaya tırmanışı, 350 m
Süre: 13 saat (kamptan çıkıp kampa dönüş)
Malzemeler: Kişisel emniyet malzemeleri, 2*70m yarım ip, cam set, takoz set, 2*nutkey, 15 adet ekspres, 6 kilitli karabina, 4 adet muhtelif sikke, çekiç, perlonlar(4*60, 2*120, 1*180), bırakma perlonları, prusikler, kafa lambaları, kişisel ilk yardım çantası,bivak torbası,1 adet baton
Sabah kahvaltının ardından 05.00’te yola koyulduk. Yaklaşık bir buçuk saatlik yaklaşımın ve rota hazırlığının ardından 06.27’de rotaya başladık. Biz tırmanırken, Cansu ve bana yaklaşım süresince yardımcı olan Tarık ve Melisa bir müddet bizi izledikten sonra kampa doğru yola koyuldular.
Cansu:
Uzaktan dik duran bölgenin yaklaştığımızda ne kadar pozitif olduğunu görünce Mahmut ufak bir hayal kırıklığı yaşadı. Ben “Bakalım, her an korkunç şeyler olabilir” diye dalga geçmiştim. Sanki içime şeytan girmiş de söyletmiş. Tabii biz başımıza geleceklerden bihaberiz.
Melisa:
Onlar rotanın ilk ip boyunu tırmanırken biz de o sırada çorba pişirip yedik ve kamp alanına geri döndük. Gün içerisinde hava çok sıcak olduğundan gidip etrafı keşfetme gibi bir aktivite yapmadık. Daha sonra bir anda gelen dolu ve yağmurla birlikte çadırın içine kapanmış bulunduk. Yağmur başladığı gibi telsizle iletişime geçerek nasıl olduklarını ve nerede olduklarını sorduğumuzda son iki ip boyunun kaldığını ve çok kötü bir yerde yağmura yakaladıklarını öğrendik, tatsız bir durum oldu. Rotadan indiklerinde moralleri yerine gelsin diye kampa yaklaştıklarında hemen çorba vs. yaptık. Yemekleri yedikten sonra direkt uykuya geçtik.
1.ip boyu (IV-, 60 m)
İlk ip boyunu ben lider tırmanacaktım. Bu ip boyunun geneli IV- civarıydı. Yer yer size hamle yaptığınızı hissettiriyordu. Rotaya geniș baca hattının solundaki slab yüzeyden tırmanarak başladım ve yüzeydeki çatlak hattını takip ederek yükseldim. Mevcut sabit sikkeye kadar ip boyunu devam ettirdim.
Cansu:
06.30 civarı Mahmut ilk ip boyuna lider tırmanmaya başladı. Birkaç IV derecelik hamlesi bulunan, geneli sağlam kayada rahat tırmanış içeren bir ip boyu. Ben artçı geldikten sonra “2.yi de ben gireyim ya” deyip daha ben “Tamam” diyemeden birkaç dakikada fırladı.
2.ip boyu (IV+, 60 m)
Sabit sikkeden sonra önümde kalan çürük baca sistemini takip ederek tırmanışımı devam ettirdim. Burada da sabit sikke mevcuttu. Bacayı aştıktan sonra kulenin sonuna kadar tırmandım ve bir babadan emniyet aldım.
Cansu:
Bu ip boyu hafif çürük. Ufak bir setimsi yapıyla ayrılan art arda 2 baca var, ilkinde sikke mevcut ve diğerine nazaran biraz daha çürük. Mahmut aksiyon kamerası takmıştı bu ip boyunca ancak videosu kayıplarda, ne yazık ki görüntümüz yok.
3.ip boyu (III, 75 m)
Önümüzdeki kule sistemine kadar rahat etaplar görünce ipten çıkıp serbest şekilde yükselmeye başladık. Kule üzerindeki dik çatlak hattının altındaki slab etaba kadar yükseldik. Slabın bittiği yerdeki yatay çatlağın tam altında ipe girme kararı aldık.
Cansu:
Bu etapta belirgin geniş pozitif yüzeye varana kadar free yükseldik. Saat 08.00 civarlarıydı.
4.ip boyu (IV-, 30 m)
Cansu sağlam slab üzerinde hafif sağa diyagonal yükselerek kulenin sağında kalan baca-oluk sisteme ulaştı.
Cansu:
Sağlam pozitif yüzeyde tam sağ ilerleyip fotoğraftaki gibi bir çıkıntıya varınca sağ çapraz yukarı devam ettim. Baca-oluk tarzı bir yerde istasyon kurdum.
5.ip boyu (IV-, 30 m)
Cansu bu ip boyunda peş peşe 2 baca çıktıktan sonra nispeten rahatlayan kulvarda ip tükenene kadar tırmanmaya devam etti. Baca etaplarından sonrası III derece. İsteğe bağlı olarak tedirgin edici iki baca tırmanıldıktan sonra ipten çıkıp bir süre serbest devam edilebilir.
Cansu:
Sağlam kayadan oluşan bacada birkaç hamle tırmanıp sete ulaştım. Ardından kısa bir baca daha tırmandıktan sonrası yürüme. Mahmut bir noktadan sonra ipi kendi üzerinde toplayarak yanıma geldi.
6.ip boyu (III, 60 m)
İpten çıkarak kulvarın sonuna kadar serbest yükseldik. Kulvarın sonunda 3 çatlak mevcuttu. Biz en sağlam duran ve en sağda bulunan çatlağa yöneldik.
Cansu:
Dik bir şekilde kolay etaplardan serbest yükseldik. Saat 10.00’a yaklaşıyordu.
7. ip boyu (IV+, 40 m)
Cansu görece sağlam olan kayada ve bol emniyetli bir şekilde yükselmeye başladı. Bu ip boyunun ilk yarısında kayadan kendinizi uzaklaştırmaz iseniz kaya kütlesi size negatif gibi gelebilir. Çatlak hattı sizi lahitin altındaki rahat etaplara götürüyor.
Cansu:
Topoda III derece yazan belirgin baca biraz çürük gözüktüğü için biraz sağından gittik. Fotoğrafta solumda kalan turuncu yüzey hafif çürük, daha çok sağdaki yüzeyden gittim. Malzeme imkanı bol. Rota geneli koyu renkli kaya zaten sağlam oluyor, açık renkli turumcusulardan kaçtık. Yukarıda, hafif sağdaki sette bir baba bir de cam’den istasyonu kurdum.
8. İp boyu (III-, 200 m)
Ben 7. ip boyunu artçı olarak tırmandıktan sonra, Cansu’nun emniyete geçmesiyle tırmanışımı sürdürdüm. Bu etaplar oldukça pozitif olduğu için yorucu gelmeye başladı. Cansu da yanıma tırmandıktan sonra ipi toplayıp serbest şekilde yükselerek lahitin altına yöneldik. Uzaktan lahit etabın rampa kısmı seçilebiliyor ancak girişinin ilk gördüğümüz yer olamayacağını düşünüp, bulmaya çalışırken biraz zaman kaybettik ancak lahit etabın ilk ip boyunun girişi rampanın tam altındaki çürük emniyetsiz yerdir.
Cansu:
Lahitin tabanına kadar, sonrasında da sağ tarafına doğru free yükseldik. Burada biraz kafamız karıştı, 9. ip boyunun girişinden emin olamadık. Çok sağa gitmemek lazım, 1 saatimize mal oldu rotadan emin olmamız. Biraz mola da verdikten sonra 12.30 civarı 9. ip boyunun girişine vardık.
9. ip boyu (V, 60 m)
Bu ip boyunun ilk yarısında kayaya güvenemediğim ve Cansu’ya taş düşürmek istemediğim için kaya üzerindeki crimpleri tutarak yükseldim. Rampa etaba geldiğimde artık sağlam kaya gördüğüm için mutlu oldum ancak hala emniyet yerleştirecek bir yer yoktu. Yaklaşık 20 m serbest yükselmeye devam ederek solumda kalan çürük ve genişleyen çatlağa 2 emniyetsiz friend yerleştirdikten sonra hemen orada bulunan sabit takozu da sisteme dahil ettim ve sonra biraz rahatlayabildim. Ancak devamındaki birkaç metre sizi sağa doğru dışarı atıyor, diğer taraf ise dağın batı duvarı yani çok fazla boşluk hissiyatı mevcut. Bu etaptan sonra sol tarafta kalan yüzeye geçerek biraz daha yükseldim ve bir istasyon oluşturdum. Cansu yanıma yükselirken bayağı bir taş düşürdü. O anlarda “İyi ki crimpleri tutarak yükselmişim” diyerek iç geçirmiştim. Rota şu an ne durumda bilemeyiz. Bizden sonrakilere sürpriz sağlam kaya denk gelebilir.
Cansu:
Rotanın tartışmasız en çürük ip boyu. Mahmut uzun süre hiç malzeme atmadı. Solda kalan pozitif yüzeye varana kadar serbest tırmandı, belki de 20m hiç malzeme atmadı. Sonrasında yüzeyde 2 cam yerleştirdi, biraz yükselince sabit takozu buldu. Biraz daha yükselip yüzeyde istasyonu kurdu. Artçı gelirken döke döke, temizleyerek tırmanayım demiştim ama ip boyunun bozulmaması açısından bu fikirden vazgeçip dikkatli tırmanmaya başladım çünkü her şey dökülüyordu.
10.ip boyu (V, 45 m)
İstasyonun olduğu yer birçok su oluğunun boşalarak yonttuğu yüzeydi. Yüzey ya çok çürük ya da çok sağlamdı. Kararsız kaya yapısında sağdan sola bir ay çizecek şekilde sağlam kaya avlayarak tırmanışımı sabit sikkeye kadar sürdürdüm. Asıl rota kilidine ulaşmadığımın farkındaydım ancak bu noktada biraz da kaya yapısı gibi kararsız kaldım ve orada ara istasyon almaya karar verdim. Sikkenin sağ tarafındaki kulvar daha olası görünüyor ancak çok çürük duruyordu. Sikkenin sol tarafı ise duvar gibi bir yerdi, kaya sağlam ancak sert ve boşluklu görünüyordu. Topo üzerinde bu kısım arkada kaldığı için belirsizdi. Cansu gelince karara göre hareket edecektim. Cansu tırmanırken hava sürpriz bir şekilde bozdu ve onun yanıma gelmesiyle gökyüzünün vanaları açıldı ve 1.5 saatlik bir ıslanma sürecine girmiş olduk. Bulunduğumuz yer sebebi ile dağ üzerine yağan yağmur da oluklardan bizim üzerimize boşaldığı için 5. dk’dan itibaren donumuza kadar ıslanmış bulunduk. Bu süreçte Cansu yanımda olmasa muhtemelen ben çok daha kötü olurdum. Onun motivasyonu, tavsiyeleri sayesinde bu süreci atlatabildim. İkimizde de hipotermi belirtileri giderek artıyordu. Neyse ki yağmurdan sonra güneş açtı. Biraz beklemenin ardından ısınan hava ve biraz da hareketlenme ile rotaya devam etme kararı aldık çünkü iniş bizim için çok daha zor ve tehlikeli bir tercihti.
Cansu:
Bu ip boyu yüzeyden devam edip soldaki kovuğa doğru yöneliyor. Oluğun içinde sabit sikke var. Saat 14.00 civarıydı ve kara bulutlar üzerimize doğru gelmeye başlamıştı. Normalde bu ip boyu kovuktan sonra sola geçince sette bitiyor ancak ip boyunu ikiye bölmüştük. Mahmut sikkenin olduğu yerde istasyonu kurdu. Ben artçı gelirken bulutlar artık tam tepemizdeydi ve gök gürlemeleri çok yakınımızdaydı. Tırsıp koşa koşa çıktım. Sonrasında ise kaçınılmaz, yağmur başladı. Hava durumuna göre gece 1mm yağacaktı. Pek 1mm gibi gelmedi. Üzerimize sanki biri kovayla su boşaltıyordu, bulunduğumuz yer gereği de çevremizde yağmur dursa da bir süre zirveden üzerimize su boşalmaya devam etti. 14.55’te başlayan yağmur 16:22 civarı durdu ve güneş açtı. O zamana kadar ikimiz de çoktan hipotermiye girmiştik. İlk Mahmut’un titremeleri durup 2. evreye geçti. O noktada ben biraz daha iyi durumdaydım, kampta (katlanamasam da) Almora dinleyeceğimize söz verdim. Sonra da “Geçmişin Yükü”nü dinleyecektik.
11.ip boyu (V+, 15 m)
Yağıştan sonra sol taraftaki duvar iyice imkansız görünmeye başlamıştı. Bu yüzden sağdaki kulvarda yükselmeye başladım ancak burasının yanlış tercih olduğunu anladığımda zaman kaybetmeden geri tırmanmaya başladım. Islak kayada zorla tırmanmışken bu kulvarın üstü kapalı ve altı boş olduğundan dolayı geri tırmanmak iyice yıldırmıștı beni. Cansu’nun yanına tekrar geldim ve moral depoladıktan sonra soldaki duvarda yükselmeye karar verdim. Kaya çok sağlamdı ve bol emniyet yeri gözüküyordu. Sadece ıslaklık problemi vardı, bu yüzden serbest geçemezsem gerekirse yapay tırmanacaktım. Ancak biraz önceki kulvar deneyimim burada işime yarayacaktı. Islak kayada 15 metre yan geçişin ardından pozitif bir bacaya ulaştım ve üzerine çıktıktan sonra ara istasyon oluşturup Cansu’nun yanıma gelmesini sağladım. Diğer sabit sikkenin bacanın çok altında olduğunu Cansu gelirken söyleyince fark ettim.
Cansu:
Mahmut hafif düzeldi, bende bir gariplikler başladı. Kaya hala ıslaktı, Mahmut kasılan ellerini biraz ısıtıp açtıktan sonra sağ tarafa doğru yükseldi. Aşırı çürük diye geri tırmanarak indi. Sol tarafa geçip ıslak-kuru kayada devam etti. Yaklaşık 15 metre sonra zaten ip boyunun sonundaydı. İstasyon kurduktan sonra ben geldim. Arada bir “ırr, ırr” sesi duyuyordum, o sesin benden çıktığını sonra fark ediyordum.
12.ip (III, 75 m)
Kurmuş olduğumuz bu ara istasyondan sonra zirveye en kolay yerlerden tırmanarak ulaştık. İlk 30 metresinde aramızda ip mevcuttu ancak daha sonra ipten çıkarak serbest şekilde rotayı tamamladık.
Cansu:
Setlerden yükselerek zirveye vardık. Biraz ısındık, ıslak kuru yemişleri atıştırdık. Kampa haber verdikten sonra klasik rotadan inişe geçtik.
Zirvede ıslak malzemelerimizin suyunu sıkarak tebrikleşirken kamptan bizleri takip eden Melisa ve Tarık da bu sevincimize ortak oldular. Zirveye ulaştığımızda saat 18.00’i gösteriyordu. Çok zaman kaybetmeden biraz dinlenmenin ardından klasik rotadan inerek hava henüz yeni kararmışken saat 21.00’e doğru kampa ulaştık. Kampta ise ıslanmanın ve çok üşümenin etkisiyle oluşan yorgunluğu atmak ve faaliyetin devamındaki planları sağlıklı şekilde gerçekleştirmek amacıyla 2 günlük bir dinlenme süreci belirledik.
10-11 Temmuz 2020 – 9. ve 10.Gün
Lahitkaya Klasik Rotası
Dinlenmenin ilk gününü, gün boyunca kitap okuyarak uzanarak geçirdik. İkinci gün ise Melisa ve Tarık ile Lahitkaya klasik rotadan çıkacaktık. Lahitkaya zirvesine ulaştığımızda onlarla harita bilgisi üzerine konuştuk ve kerteriz nasıl alınır bunları tartıştık. Ayrıca Gürtepe çanağına geçerken kullanacağımız geçidin göründüğü kadar dik olmadığı konusunda ekibi ikna etmeye çalıştım. İniş sırasında ise Güzeller Kuzey çanağına giderek oradaki duvarların potansiyel çıkılabilecek yerlerini kafamda kurgulamaya başladım. Birçok fotoğraf çektim. Ertesi gün için planladığımız diyagonal rotası yerine kafamda birkaç farklı, tırmanılmamış hat oluşturdum. Bunları Cansu’ya da danışarak, onun da fikrini alacaktım. Kampa dönüş süresince yarın için yaklaşım sırasında patikayı rahat takip edebilmek amacıyla birçok baba oluşturarak kampa ulaştık.
Kampta tırmanış için gerekecek malzemeleri hazırlayıp Cansu ile rotayı tartıştıktan sonra belirlemiş olduğumuz olası hatlardan bir tanesini denemeye karar verdik.
Tarık:
Gün içi kaçacak hiçbir gölge olmadığı için sıcaktan patladığımız ve kitap okumakla geçen bir rest günü oldu. Akşam sıcak biraz kırılınca hava kararmadan Güzeller çevresini ve rotayı incelemeye gittik. Dağlara yaklaştıkça uzaklaştıkça tanınmaz hale geliyor oluşu, rotaların çok farklı gözüküyor oluşu, yaklaşımın zorluğu ( örn. yazın ortasında kardan geçip düşüp durmak) gibi dağa gidince öğrenilecek şeyleri birer birer öğrenmem bu iki günde oldu. Kamp alanımızda telefon çektiği için yarının yağmurlu olduğu öğrendik ve üst ekibimiz zaten Lahitkaya’da çok ıslanmış olduklarından dolayı bizim de fikrimizi alarak ertesi günü de rest olarak belirlediler.
Mahmut alt ekibin sıkılmasını istemiyordu fakat biz de üst ekibi rest günlerinde zaten çok yorgunlar rahatsız edilmemeliler diyerekten bir şey istemiyorduk. Bunun orta yolu olarak bugün (11 Temmuz) Lahitkaya’ya klasikten çıkmaya ve etrafı gezmeye karar verdik. öğle saatlerinde kamp alanımızdan ayrılarak Lahitkaya klasik yürüyüşüne başladık ve zaman zaman patika dışına çıkarak 2 saati bulmadan zirveye ulaştık. Burada Mahmut’tan kerteriz almayı dağın ortasında göstermeli olarak öğrendikten sonra bol bol harita inceleyip daha iyi anlayabilmeye başladık. İnişten sonra Güzellere Kuzey Buzul Çanağından iyice yaklaşıp inceledik. Mahmut burada rotayı yakından gördükten sonra yeni hatlar denemek istediğini söyledi. Daha sonra yarınki yaklaşım için patikayı taşlarla işaretleyerek kamp alanına geri döndük.
Melisa:
Bugün ben, Tarık ve Mahmut Lahitkaya klasik yapmaya karar verdik ve öğle saatlerinde yola koyulduk. Arada klasik rotasından saparak biraz kaya tırmanarak yolu kısaltmış olduk ve bu sayede 2 saat sonra zirvedeydik. Zirvede Kocadölek’ten sonrasını görmediğimiz için Tarık’la ikimiz bölgeyi haritadan inceledik, zirveleri/tepeleri öğrendik. Mahmut buradayken kerteriz almayı pekiştirelim diye tekrar anlattı. İnişe geçerken bir sonraki kamp alanımız olan Kokorot vadisine geçiş yolunu görünce biraz tadımız kaçtı, çok dik gözüken bir çarşak hattı gibi gözüküyordu. Dönüş yolumuzda yarınki Güzeller rotası için rota dibine gitmeye karar verdik ve daha erimemiş karlardan koşarak çok hızlı bir şekilde aşağıya indik. Kampa dönüşte patikaya babalar koyarak kampa döndük.
Güzeller Kuzey Yüzü ‘Golden Shower Rotası’ (Yeni Rota)
Genel zorluk: IV, V, kilitte VI- kaya tırmanışı, 500 m
Süre: 15 saat (Kamptan çıkıp kampa dönüş)
Malzemeler: Kişisel emniyet malzemeleri, 2*70m yarım ip, cam set, takoz set, 2*nutkey, 15 adet ekspres, 6 kilitli karabina, 4 adet muhtelif sikke, çekiç, perlonlar(4*60, 2*120, 1*180), bırakma perlonları, prusikler, kafa lambaları, kişisel ilk yardım çantası,bivak torbası,2 adet baton
Sabahın erken saatlerinde ikimiz de yapmış olduğumuz sağlam kahvaltının ardından Tarık ve Melisa’nın desteği ile Güzeller kuzey duvarına doğru yola düştük. Saat 07.00’de duvarın altındaki kar sınırına ulaştık. Sabah güneş henüz kara değmediği için kar hala buz sertliğindeydi. Tarık ve Melisa’dan taşıdıkları teknik malzemeleri aldıktan sonra buzda çekiç ve baton yardımıyla tırmanışa başlayacağımız sete ulaştık.
Cansu :
Güzeller ‘1993 Diyagonal’ rotasına girmeyi planlamışken tırmanıştan bir önceki gün duvarı inceledik. Uzaktan tam emin olamayacağımızdan yakındayken inceleyecek, gereksiz bulursak Diyagonal rotasıyla devam edecektik.
Tırmanış günü sabah 04.00’te uyanıp kahvaltı yaptık. 05.00 civarı alt ekiple beraber yola koyulduk. Duvarın tabanına varmamız 1 saat, tabandaki küçücük karı geçmemiz ise yarım saat sürmüştü. Mahmut çekiç ile karda iz aça aça ilerledi. Tabana vardığımızda Diyagonal rotasının girişinin sağında rahat bir bölge görüp rotaya oradan girmeye karar verdik.
Melisa:
Cansu ve Mahmut’a rota dibine kadar eşlik ettikten sonra sabah soğuğunda durmadan kamp alanına geri döndük ve birkaç saat sonra sıcaktan çadırda duramaz olduk. Günü kitap okuyarak/film izleyerek geçirdik ve akşam rotadan geldiklerinde yine ıslanmış olduklarını duyduk, rotada şelale gibi su ile ıslandıklarını söylediler. Ama yeni bir hat çıkmanın sevinci de üstlerindeydi, biz de bu sevince ortak olduğumuz için mutluyduk. Rotanın adını bu sebeple ‘’Golden Shower’’ koyduklarını söylediler. Gün sonunda yarınki Gürtepe yürüyüşünü konuştuk. Küçükcebel kuzey geçidinde çantaları bırakıp Cebelbaşı zirve yapabileceğimizden de konuştuk.
1.ip boyu (IV+, 40 m)
Burada 3 çatlak sistemi mevcuttur. Normalde duvar üzerindeki 2 rota solda uzunluk olarak daha kısa olan çatlaktan başlayarak yukarıdaki set sistemine bağlanır. Biz ise ortada bulunan hattı takip edecektik. Setli yapının bazı yerlerinde hala kar vardı ve kara mümkün olduğunca az temas etmek istiyorduk. Cansu sağlam ve emniyet imkanı olan kayada yükselerek yukarıdaki set sistemine ulaştı. Güneş henüz bize ulaşmadığı için kaya oldukça soğuktu.
Cansu:
Güzeller kuzey duvarının ortasından sağa çapraz yönelen belirgin rampanın girişinin sağından dik yükselen, sağlam kayalı, homojen bir ip boyu. Girişinde hafiften sağa yönelip genel olarak dik yükseldim. Emniyet imkanı bol. Rampaya bağlanınca istasyonu kurdum.
2.ip boyu (III, 150 m)
Set sistemi diye adlandırdığımız yer diyagonal şekilde duvarı kuzeybatı sırtına kadar bölmektedir. Bu yüzden ara ara tırmanış etapları içermektedir. Bu etapları bitirene kadar yaklaşık 100 m ip açarak tırmanmaya devam ettik. Daha sonrasında ipi toplayarak serbest şekilde rotanın kilit ip boyu olarak adlandırdığımız yere ulaşana kadar yürüdük.
Cansu:
Bu ip boyunda tedirgin edici yerlerde running belay yaparak tırmandık. Kuleyi gördükten sonra zemin iyice rahatlaşıyor. İpten çıkıp rampa boyunca serbest yükselerek kilit ip boyunun tabanına ulaştık.
3.ip boyu (VI-, 40m)
Bir gün öncesinde duvarın altından dürbünle izlediğimiz yer şimdi daha kolay gözükürken, emniyet imkanı düşündüğümden daha azdı ve bacaların içinden minik şelaleler akıyordu. Cansu ile tekrardan olabilirliğini konuştuk. O an üç alternatif oluşturmuştum; ya bu hattı dik çıkacaktım ya da hattın ortasında yüzeyden sağa geçerek diğer çatlak sistemine geçecektim veyahut gidemediğim yerden inerek duvar üzerinde ki bir başka rota olan diyagonal rotasını takip edecektik. Girişi biraz negatif olan yerden başlamak zorundaydım, devamında ise sol yüzeye geçerek dik şekilde yükseldim. Bu etaplarda kaya çürüktü. Yerleştirdiğim malzemeler ise pek güvenilir değillerdi. İlk alternatifim aşırı çürüklükten dolayı olmadı, ben de biraz geri tırmanarak 2. seçeneğime yöneldim. Yüzeyden sağa doğru 15 metrelik bir yan geçiş yapmaya başladım. İlk akan bacayı geçtikten sonra kaya aşırı sağlamlaştı. Ancak takip ettiğim çatlak hattından çok fazla su geliyordu. Islak kayada eller yine çalışıyordu ancak yüzeylere ayak basmak biraz zorlaşıyordu. Çatlak hattı boyunca yükseldim ancak ipim sürtmeye başladığı için ilerlemem zorlaştı. Biraz ıkınmalı dakikalardan sonra istasyonu nispeten rahat olabilecek bir yere kurdum. (bir adet sikke bırakıldı) İp rota üzerinde z şekilde bulunduğundan dolayı emniyet almama izin vermiyordu. Cansu yan geçişin başladığı yere kadar olan ilk kısımda prusikler ile ipte yükseldi. Setten sonra ise tırmanarak yanıma ulaştı. Ben tırmanırken sadece kolum ve bacağım ıslanmıştı ancak ip suya temas ettiği için adeta hortumdan akan su gibi Cansu’nun üzerine su akıyordu. Cansu yanıma geldiğinde çoktan sırılsıklam olmuştu bile.
Cansu:
Bu ip boyunu Mahmut kafasında iyice kurgulamıştı. Yükselebileceği yeri gözüne kestirip inceledikten sonra saat 10.00 civarı tırmanmaya başladı. Negatif yüzeyden başlayıp birkaç hamle sonrası soldaki pozitif yüzeye yükseldi. Dik devam ederek oluktan sağa traverse geçti. Traverse kadar emniyet imkanı oldukça kıt. Traversin son birkaç metresinde de emniyet imkanı yok ancak baca nispeten rahat. Bacadan durmaksızın su akıyordu, geç mevsimlerde(Ağustos sonu) girilmesini tavsiye ederiz. Bacadan dik yükselip istasyonu kurdu. Yeni bir hat deneyeceği için rahat tırmanması açısından Mahmut’un çantasını ben almıştım. İki çanta üst üste oturunca biraz komik oldu, kafamı pek yukarı kaldıramadım. Hafif soğumuştum, ellerimi ısıtıp girişini denemeye çalıştım ancak o pozisyonda bu çantalarla durmamın pek mümkün olmadığına karar verdim ve zaman kaybetmemek adına ipte yükselmek için hızlıca prusikleri ayarladım. Traverse kadar ipte yükseldim, sonrasında artçı tırmanarak devam ettim. Artçı gelirken rotadaki tüm su belimden üzerime akıyordu. Daha iki gün önce Lahitkaya’da sağanak yemişken tekrar aynısını yaşamak biraz moral bozucu olmuştu. Mahmut’un bir sikkeye ilaveten birçok malzeme ile kurduğu bomba gibi istasyona ulaştım.
4.ip (V-, 25 m)
Cansu’ya mont, bana da yiyecek takviyesinin ardından biraz tedirgin edici duran, sadece 10 metresini görebildiğimiz, sonrasının kolay olduğunu tahmin ettiğimiz yeri tırmanmak üzere hazırlandım. İlk 10 metre ıslaktı, sonrasında ise tedirgin edici hamlelerin ardından genişçe bir kulvara ulaştım.
Cansu:
Mahmut önümüzdeki bariz bacayı tırmanıp istasyonu kurdu. Burası da sırılsıklam bir ip boyu olarak geçti. Bu noktada artık ıslaklık ve tırmanış ikilemi (rotanın adında da tahmin edilebileceği gibi) zevk ile pislik arasında farklı bir haz duygusuna dönüşüyor. Zor birkaç hamle içeren kısa bir ip boyu. Mahmut istasyonu babadan kurdu. O sırada gölgede, ıslak “Hasta olmasak bari, daha kamp taşıyacağız, daha Gürtepe var yahu” düşünceleriyle titreşiyordum. İstasyona varınca doğrudan kaz tüyünü giyip güneşlendim. Birkaç dakika ısınıp devam ettik.
5.ip (III, 200 m)
Genişçe kulvarı takip ederek serbest şekilde yaklaşık 150 m tırmandık. Daha sonrasında ise slab yüzeyde hedeflediğimiz kulenin 10 m altında minik bir sette istasyon oluşturduk.
Cansu:
Çok hafif sağa doğru, dağın götürdüğü yönde serbest yükseldik. 6. ip boyuna yaklaşınca serbest etaplar biraz tedirgin edici gelebilir, ip açılmasını tavsiye ederiz.
6.ip (V+, 50 m)
Kulenin sağında kalan çatlak ve devamında gözüken baca sistemini hedefleyerek slab etapta yükseldim. Çatlağın altına ulaştığımda önümde minik bir balkon engeli vardı ve burada yapacağım hamle biraz ürkütücü duruyordu. Sol alt tarafım oldukça boşlukluydu. Tırmanmamız gereken etap ise biraz çürüktü. Dikkatlice yükselerek devamındaki bacaya kadar yükseldim, sonrasında sağlam bacada yükselerek kulenin üzerine ulaştım. Ben tırmanırken gölgede ıslak vaziyette bekleyen Cansu hayli üşümüştü ve onun için bu ip boyu adeta çileye dönüşmüştü.
Cansu:
7.ip boyu (III+, 100 m)
Emniyet imkanı olmayan slab etap boyunca zirvenin sol altında kalan kulvara girebilmeyi hedefleyerek tırmandık. Dikkatli olmak gerekiyor, yer yer çürüklükler mevcut. Kulvara ulaştıktan sonra kısa kısa tırmanış gerektiren yerlerin geçilmesi gerekiyor. Biz kulvardan sonra aramızda 30 m mesafe bırakarak, gereken durumlarda malzeme atarak yükseldik. Zirve sırtına ulaşınca kısa bir yürüyüş ile zirveye ulaşarak tebrikleştik. Bir yandan yemek atıştırırken bir yandan da manzaranın tadını çıkardık. Cansu ile bu tırmanışımızın kritiğini Till Lindemann’un “Golden Shower” şarkısını dinleyerek yaptık. Çıkmış olduğumuz bu hatta ise şarkının sözlerinden istinaden “Golden Shower” diyelim dedik.
Cansu:
6. Ip boyundan sonra zaman zaman running belay şeklinde malzemeli, zaman zaman serbest tırmanarak saat 17.00’ye gelirken zirveye ulaştık.
İniş
Dağın klasiği olarak bilinen batı yüzünden inecektik ancak her yerde bulunan ve henüz erimemiş buz bizi tedirgin ediyordu.
Patikadan bele kadar inerken minik bir kar etabında ikimiz de kaydık. Cansu dizini ve dirseğini bu düşüş sırasında taşa vurdu. İnişin kalan kısımlarında daha dikkatli ve yavaş şekilde inmeye çalıştık. Kara ulaştığımız anda bir müddet serbest inmeye çalıştık ancak daha sonra 2 kere ip inişi yaparak çanağın dik kısmında birer adet baton ile kalakaldık. Batonları sökerek iki parça haline getirdik ve yaklaşık 40 dk boyunca yumuşak kara ulaşana kadar zar zor geri geri iz açarak alçalmaya çalıştık. Yumuşak kara ulaştıktan sonra ise 1 saatlik yürüyüşün ardından kampa ulaşabilmiştik.
9 saatlik tırmanışımızın ardından inişimizin 4 saatten fazla sürmesi bizi oldukça yormuştu. Kampa ulaştığımızda saat 21.00 gibi olmuştu. Biz kampa ulaşana kadar Tarık ve Melisa su kaynatmışlar ve çorba hazırlamışlardı. Hızlıca her şeyi tükettikten sonra tatlı uykularımıza gömüldük.
Cansu:
Güzeller batı çanağına doğru yürüyüşe geçtik. Platoya inişte ikimiz de karda kaydık. Mahmut sırtüstü kaydığından topuklarıyla kendini durdurdu, ben yüzüstü kayarken dizlerim ve dirseklerimle kendimi durduramadım, aşağıdaki çarşakta durdum. Karın ne kadar sert ve kaygan olduğunu bu şekilde öğrenmiş olduk ve olabildiğince kayadan inişe devam ettik. Çanağa inişte 2 tane baba var. İkincisinden ip inişi yaptıktan sonra hala dik bir kar yüzeyi olduğundan soldaki kaya kısmına geçip bırakma perlonlarıyla bir babadan ip inişi yaptık. Bu şekilde inişi yarıladık. Yolun diğer yarısında Amerikan tekniği ile iz aça aça yavaşça indik ancak çok vaktimizi aldı. Ayakkabıların çarşak bantları kanat gibi iki yana açılmış, sert kara yan vurunca kar bir uçtan girip diğerinden çıkıyor. :)) Böyle böyle yaklaşık 4 saat sonra, 21.00 civarı kampa vardık. Alt ekibimiz çorba ve sıcak sıvı hazırlamıştı. Yemek sonrası çadıra geçip zıbardık.
13-14 Temmuz 2020 – 12. ve 13. Gün
Küçükcebel-Cebelbaşı Geçidi
Artık bir sonraki plan olan Gürtepe doğu duvarı tırmanışı için kampımızı Sulağankeler’den Kokorot boğazındaki Gürtepe buzul çanağına taşımamız gerekiyordu. Dünkü tırmanıştan dolayı yorgunduk ve geç kalkmıştık. Tam öğle saatlerinde de Küçükcebel beline kadar kamp yükü ile yürümek istemiyorduk. Saat 15.00’e kadar kitap okuyarak ve Sulağankeler’deki mağaraya çıkarak serinlemeye çalıştık. Kampı toparladıktan sonra manzarası harika olan Valikonağı kamp yerimizden yürüyüşe başladık. Sıyırma sapağına kadar patikadan ilerledikten sonra Küçükcebel beline kadar rahat gördüğümüz yerlerden yükseldik. Bu yükseliş sırasında yaklaşık 700m irtifa alacaktık. Yer yer sert karları keserek geçmemiz gerekiyordu. Bu kesişlerden birinde Melisa sağ el bileğini burktu. Tam bele ulaştığımız zaman hava yeni kararıyordu. Kokorot boğazının etrafı duvarlarla kapalı olduğu için buraya akşam biraz daha erken geliyor. Hava artık zifiri karanlık olduğunda ise karlardan zorla bulabildiğimiz bir düzlüğe kamp atmak zorunda kaldık. Ertesi gün ise kahvaltının ardından keşif turuna çıktık ve gireceğimiz duvarı yakından incelerken daha konforlu olan ve duvara daha yakın olan bir düzlüğe kampı taşımaya karar verdik. Güneş batana kadar yeni yerimize taşınmış ve keyifli dakikalar ile moraller arttırılmıştı. Artık 13. gündü ve herkeste bir takım yorgunluklar ve hafif sakatlıklar mevcuttu. Bu moraller ve yeni heyecanlar faaliyetin sürekliliği için gerekliydi, ekip daha Yedigöller’e gidecekti.
Tarık:
Güneşten canımız çıkmasın istediğimizden dolayı öğlen 2’den sonra Gürtepe Kuzey Çanağı bölgesine doğru yürüyüşümüze başladık. Küçükcebel kuzey geçidinde çantalarımızı bırakıp Cebelbaşı klasik yapabilmeyi ümit ediyorken oldukça dik ve zorlu olan geçide yükseliş uzun sürdüğü için bunu iptal ettik. Kamp yükü taşınırken geçilmesi tavsiye edilmeyen bu geçide ulaşmamız 20.30’u bulmuş ve hava kararmaya başlamıştı. İyi bir kondisyonla halledilebilecek olan çıkışından sonra zorlu olan inişi ile karşı karşıya kalmıştık. Karanlıkta kafa lambalarımızla yaptığımız sinirleri hoplatan cinsten bir çarşak inişinden sonra üstüne bir de buz geçmek durumunda kalıp bu buzdan aşağı doğru 50 metre kadar kaydık. Saat 23.00 olmadan kamp alanımıza ulaştığımızda her ne kadar yorulmuş ve ayaklarımızın içi taş dolmuş olsa da el bileğini fena burkmuş olan Melisa dışında bütün ekip yoldan fazlasıyla keyif almış duruyordu. Yine planda ertesi gün olan Gürtepe tırmanışını bu zorlu ve geçe kalmış yürüyüşten dolayı 1 gün ertelemeye karar verdik.
Üst ekibimizin rotasını ve çevreyi yakından incelemek üzere keşif yürüyüşüne çıktığımızda kampı yanlış yere attığımızı fark edip rotaya ve Yedigöller için geçilecek geçide daha yakın olan yere taşımaya karar verdik. Rotayı birçok açıdan inceleyip izledikten sonra Mahmut ile harita üzerinden önceki gün yapamadığımız olan klasikleri konuştuk. O konuşma üzerine ertesi gün kamp alanından Cebeller arasındaki kapıya gidip oradan zamanımız olursa Küçükcebel klasik ve arkasından Cebelbaşı klasik yapıp Gürtepe traversi yapmaya karar verdik. Bu şekilde Mahmut ile Cansu kendi rotalarından zirveye vardığında onları zirvede karşılayacaktık.
Melisa:
Öğlen 2 gibi kamp yüklerimizle yolun sonunu bilmediğimiz yürüyüşümüze başladık. Cebel zirvelerini yapmayı konuşmuştuk lakin yürüyüş yeterince zorlayıcı olduğundan bu plandan vazgeçtik. Kamp yüküyle çok zor olacağını söylemişlerdi ve öyle de olmuştu. Ben bir yerde geçerken ayağım kaydığından sağ elimi batona fazla bastırdım ve bileğimi burktum, acıdan yaklaşık bir saat ağlayarak yürümek zorunda kaldım. Dik, ayağı kaydıran yerlerden ve çokça battığımız bir çarşak çıkışı gerçekleştirdik ve hava kararırken sırta ulaştık. İnişe başlarken güneş batmıştı ve bu sefer gerçekten sonunu göremediğimiz yola devam ediyorduk ve inişte uzunca bir kar olduğunu gördük. Oradan geçerken Mahmut dışında herkes yaklaşık 30-40 metre aşağıya kaydı. Kamp yerimiz olduğunu düşündüğümüz ilk düzlüğe çadırları kurduk. Benim dışımda herkes yolun zevkli olduğunu söylüyordu, ben de bileğimin acısına veriyordum bu durumu. Bugünkü hem fiziki hem mental açıdan yorucu olan yürüyüşten sonra rotayı bir gün daha ertelemek durumunda kaldılar.
Ertesi sabah benim bileğim ağrıdığından pek keyfim yoktu. Cansu, Tarık ve Mahmut Gürtepe rotasına yakından bakmak için ve bölgeyi görmek için yola çıktılar, ben de o sırada kitap okuyup biraz uyudum. Geldiklerinde kampı rotaya daha yakın bir yere taşısak daha iyi olur diye yeni kamp alanımıza gittik. Günün geri kalanında Tarık’la ikimiz Küçükcebel-Cebelbaşı-Gürtepe traversi yapmak için haritadan inceledik, kamp alanından kapıya kadar gitmeyi oradan zamana bağlı olarak Küçükcebel’e gitmeyi daha sonra Cebelbaşı ve Gürtepe yapmayı planladık.
15 Temmuz 2020 – 14. Gün
Gürtepe Doğu Duvarı ‘İtalyan 1972’ Rotası Tırmanışı
Genel zorluk: III+, V kaya tırmanışı, 350 m
Süre: 10 saat (Kamptan çıkıp kampa dönüş)
Malzemeler: Kişisel emniyet malzemeleri, 2*70m yarım ip, cam set, takoz set, 2*nutkey, 15 adet ekspres, 6 kilitli karabina, 4 adet muhtelif sikke, çekiç, perlonlar(4*60, 2*120, 1*180), bırakma perlonları, prusikler, kafa lambaları, kişisel ilk yardım çantası,bivak torbası, 2 adet baton
Kampı yakına taşıdığımız için yaklaşımda çok fazla yürümemize gerek kalmayacaktı. Bu sefer sabah 05.00’te kalkıp 06.00’da yola koyulacaktık. Yaklaşık 1 saatlik yürüyüşün ardından rotaya gireceğimiz yere gelebilmiştik. Bize eşlik eden Melisa ve Tarık’dan da teknik malzemeleri alarak Cansu ile rota için hazırlandık. Melisa ve Tarık ise kampa geri dönecekler ve sonrasında Cebelbaşı-Gürtepe traversi yapacaklardı. Biz ise hazırlandık, rahat yerleri takip ederek yatık bacaya kadar yükseldik. Cansu rahat sette istasyon kuruyordu, bense ipleri açarak hazırlanmaya yardım ediyordum.
Cansu:
Rotaya girmeden bir önceki gün kampı Gürtepe’nin daha da yakınına taşımış ve rotayı incelemiştik. Rotaya yakın olduğumuz için 05.00’te uyanıp 06.00’da hep beraber yola koyulduk. Duvarın ne zaman gölge olduğunu gözlemleyemediğimizden yanıma mont aldım. Önceki 2 dağ rotası da ıslak ve hipotermik geçmişti, bunda bir aksilik yaşamamamızı umuyordum. Aynı zamanda faaliyetin ana hedefi bu rota olduğu için de içimde durmayan bir heyecan vardı. Daha kamptan ayrılmadan tavuk gibi kafayı sağa-sola sallamaya, minik danslara başlamıştım. “İşte başlıyoruz!”
1.ip boyu (IV+, 50 m)
Bu ip boyundaki kaya yapısı, duvar ile ayrılmış kule arasından düşen taşlardan dolayı, üzeri hep toz kaplıydı. Yükselirken tutuş hissiyatı zayıftı. Cansu dikkatli bir şekilde tırmanarak bu ip boyunu tamamladı.
Cansu:
Rotaya dağın doğu yüzünün sağından yaklaşarak tabanda belirgin baca-çatlağa ulaşana kadar sollu sollu yürüdük. Bacayı görünce malzemeleri kuşanıp tırmanmaya başladım. Baca-çatlak hafiften sağa doğru ilerliyor. Duvardan sürekli taş düşme sesleri geldiği için burayı hızlı çıkmakta fayda var, çok fazla malzeme atmadım. Geneli rahat, IV+’lık yer sanırım sonlara doğru bembeyaz bir yüzeyi çıkarken var. Birkaç hamle sonrası set set giden yere varıyorsunuz. Taş düşme olasılığına karşı istasyonu biraz sağda, güvenli bulduğum yerde kurdum. Şaşırtıcı bir şekilde bu rotada açık renkli-turumcumsu yerler koyu renkli kayalara göre daha sağlam. (her zaman değil)
2.ip boyu (III+, 40 m)
Sete kadar rahat göründüğü için zaman kaybetmemek adına istasyona ulaşır ulaşmaz artçı olarak topladığım malzemeler ile tırmanmaya devam ettim. Bu etabın girişinden sonra ip boyunun devamı rahatlamaya başlıyor. Sete ulaşıp bir istasyon oluşturdum. İstasyonu kurduğum yerde ise büyük bir kayaya tam da sıkışamamış bir takoz buldum.
Cansu:
İstasyona varır varmaz Mahmut hızlıca 2. ip boyuna başladı. Bir an önce buradan kaçmak için hızlı davrandık, çok sık taş düşüyor. Sollu sollu ilerleyerek sete vardı. İp boyunun çoğunda yürüdüğü için istasyonda yüzünün asıklığını görebiliyordum. Dağ rotalarında bir saniye bile yürümekten haz etmiyor. Benim ise en tedirgin olduğum yerler yürüdüğüm yerler. Bana sorarsanız en yüksek risk bu bölgelerde var çünkü daha rahatsınız ama bastığınız yer çarşak, aşağısı ise uçurum.
3.ip boyu (III, 200 m)
Cansu’nun da sete gelmesiyle ipleri toplayarak tırmanışa devam ettik. Çürük kulenin sol tarafına geçene kadar serbest bir şekilde ilerledik. Kilit ip boyu artık üzerimizde görünüyordu.
Cansu:
Set boyunca düz ilerledik. Ben duvara yakın ve yavaş yürüdüm, nedense bu tarz yerler beni gereksiz geriyor. Rota boyunca da en gerildiğim ip boyu burası olmalı. Tabii bu kişisel bir durum, çoğu kişi için en rahat etap burası olacaktır.
4.ip boyu (IV+, 60 m)
Cansu gideceği hattı anlattıktan sonra yükselmeye başladı. İlk 5 metre düz çıktıktan sonra sette sola doğru bir miktar yan geçişin ardından dik ve güven vermeyen kaya üzerinde tırmandı ve askı istasyon oluşturdu. Bu ip boyunun son metreleri oldukça eğlenceliydi. Bu ip boyunda ilk dik etap tırmanılıp ve yan geçildikten sonra rahat yerde istasyon alınmasını öneririm. İpin sonlarına doğru rahatsız ve güvensiz yerde istasyon alınması riskli olabilir. Ayrıca yan geçişten sonraki hamleler zorlaşmaktadır. (IV+ ipin genel tırmanış zorluğu)
Cansu:
Sağa doğru yükselen belirgin bacayı tırmandım. Sonra sola doğru yan geçtikten sonra yüzeyden tırmanmaya devam ettim. Rehber kitapta da belirtildiği gibi istasyon öncesi zor hamleler var. İp çok sürttüğü için zor kısımdan önce istasyon kurmayı düşündüm, sonra üşendim. Birkaç hamle (piyaz) ile sonrası bir kişilik setimsi yerde askı istasyon kurdum. İstasyonumu açıkçası beğenmedim, Mahmut da beğenmedi ama ip bitiyordu ve yukarıda başka yer de göremiyordum. Kötü bir baba ve çatlakta 2 mikro cam ile istasyonu kurdum.
5.ip boyu (IV+, 60 m)
Askı istasyondan sonra sağlam kaya üzerinde rahat ama keyif veren hamlelerle hafif sollu yükselerek kilit ip boyunun altında bir sete ulaştım. Biraz daha tırmanıp askı istasyonla uğraşmak yerine burada istasyon kurmaya karar verdim. Cansu’nun da ip boyunu bitirmesi ile kısa bir mola verdik.
Cansu:
Kilit öncesi ısınmak için bu ip boyunu Mahmut tırmandı. Yukarıdaki bariz bacayı hedefleyerek hafif sollu yükseldi. Rehber kitapta bu ip boyunun sonu için askı istasyon diyor ancak bacanın girişinde devasa bir set var. Mahmut orada istasyonu kurup beni yanına aldı. İstasyona vardığımda ağzımdan tek bir kelime çıktı: “Açım”. Bir şeyler tıkınıp kilit öncesi tuvalet ihtiyacını karşıladık.
Fotoğraf © Mahmut Oflaz, Cansu artçı olarak tırmanıyor.
6.ip boyu (V+, 60 m)
Bu ip boyu ilk başta baca olarak başlamakta, daha sonra geniş, içine sıkışabileceğiniz bir çatlağa dönüşmekte ve en son kısmında ise yüzeyden tırmanarak size her türlü duyguyu yaşatmaktadır. Baca etabı pek sağlam sayılmaz. Rahat biraz yükselişin ardından güven vermeyen tutamaklar ile baca etabı bitirilir. Her ne kadar kilit kısmını geçtiğimi sansam da kilit içine sıkışabileceğiniz çatlağı geçtikten sonra başlıyor. Çatlak içerisinde bir blok ayrık duruyordu. Ben bu bloğu tutmadan yükseldiğim için oldukça zorlanarak çıktım. Sabit takozun olduğu kısıma gelince buradan itibaren artık yüzey başlıyor. Yüzeyde biraz tırmandıktan sonra sollu yükselerek ip boyunu sonlandıracağınız kulvara girmeniz gerekiyor. Zorlandığım bir yerdeyken uzakta sağda bir sikke gördüm ve sikkenin bulunduğu sete zar zor ulaştım ancak buranın hatalı yer olduğu aşikardı. Hiçbir yere gitmiyordu. Daha sonra geri tırmanarak takıldığım yere kadar indim ve ardından sollu yükselerek kulvara ulaştım. Tüm ekspreslerim ve free karabinalarım tükenmişti. Emniyet imkanı bol, homojen ve benim açımdan oldukça keyifli ve tatmin edici bir ip boyuydu. Cansu ise tırmanırken benim tutmadığım çürük bloğu tutarak yükselmeye çalıştığında blok koparak üzerine düştü. Ben ise bu sırada gümbürdeyen kaya seslerini dinleyerek ipin boşunu alıyordum. Cansu kalan kısımda haklı olarak oldukça korkmuş bir şekilde tırmanarak ip boyunu tamamladı.
Cansu:
Hazırlıkları yaptıktan sonra Mahmut hızlıca bacanın içine doğru yükselmeye başladı. Geneli çürük bir ip boyu. Baca tırmanıldıktan sonra sağa doğru kısa bir offwidth etap var. Dışından da belki tırmanılabilir ama dışından rahat olsa Mahmut kesinlikle çatlağın içine girmezdi çünkü en sevmediği tırmanış şekli. Lider giderken de çantası onu çok rahatsız etti. Devamında slab etap var, sağ tarafta gördüğü sikke Mahmut’u yanılttı. Yüzey kısıma geldiğinizde rota soldan gidiyor, sikkenin olduğu tarafa yanaşmayın. Bu ip boyunda artçı gelirken offwidth etapta kayanın dışından tırmanmak için ayak arıyordum. O esnada dikkat etmedim, içerideki koca bir bloğu tutmamla beraber anında sol dizime düştü. Neyse ki çok yakından düşürmüştüm, yarım metre boy ve enlemdeki kaya biraz daha yukarıdan düşse kafa yaracak boyuttaydı 🙂 Yalanım yok, o an korkuttu etti ama bu sayede sonraki ekipler için büyük bir risk faktörü ortadan kalkmış oldu.
7.ip boyu (III+, 250 m)
Kalan kısımda görülen yüzeyde ara ara baca etapları mevcuttu. Baca kulvar etapları bittikten sonra rahat sete ulaşılıyor. Hemen ardından ise sağlam sayılmayacak slab üzerinde tırmanarak zirve sırtına ulaşacaktık. Bu etaplar boyunca ara ara malzeme atarak tırmandık. Aramızda 30 m ip açıktı ve running belay yaparak tırmanışımızı gerçekleştirdik. Slab etabın ortasındayken zirve sırtında bizleri izleyen Tarık ve Melisa’ya denk geldik. Yüzey etabından sonra ipten çıkarak içi çarsak dolu kulvarda bir süre tırmanarak zirve sırtına ulaştık.
Cansu:
Kilit sonrası sağa doğru rahat setlerden yükseldik. Topoda geniş bir slab göreceksiniz, fotoğraflarda gördüğünüz yer de orası. Biz ipe bağlı olsak da slabı yan geçerken emniyet kıtlığından serbest geçtik. Slabda bir süre sollu geçtikten sonra sırta bağlanıyorsunuz. Bundan sonrası klasik rotadaki gibi sırttan yürüyerek zirve. Mahmut sonraki gün kampı Yedigöller’e taşırken geçeceğimiz geçidin dikliğine bakmak için zirveye çıktı, ben gerek duymadım. Başlangıçtan Tarık ve Melisa da traversi tamamlayıp Gürtepe zirveye çoktan varmıştı. Sırtta dinlenirken Melisa’yla sohbet muhabbet ettik, sonrasında hep beraber sırttan inişe geçtik.
İniş:
Biz zirvenin biraz altında dinlenirken Tarık ve Melisa ise Gürtepe zirveden yanımıza geldiler. Hep beraber tebrikleştikten sonra bir sonraki gün Yedigöller’e geçeceğimiz için H geçitleri yukarıdan/karşıdan nasıl görünüyor, bakmak üzere Gürtepe zirveye çıkmaya karar verdim. Tarık ise bu yolculukta bana eşlik etti. Zirvede haritadan da takip edeceğimiz rotayı onaylayarak tekrardan Cansu ve Melisa’nın yanına indik. Hep beraber önce Cebelbaşı zirvesine çıkarak oradan da rahat setli yerlerden (aşağıdaki resim) kamp alanımıza, Gürtepe buzul çanağına indik. Kampta temizlenme ve beslenme fasıllarının ardından günün kalan kısmını iyice dinlenerek geçirdik. Herkes başarılı şekilde faaliyet gerçekleştirmişti ve bu yüzden moraller çok iyiydi. Cansu ve ben planlarımızı fazlasıyla gerçekleştirmiştik.
Melisa:
Sabah 06.00’da rota dibine yürüyüşe başladık. Rota dibindeyken bir anda düşen taşlarla irkilerek beklemenin mantıksız olacağını fark ettik ve kamp alanına döndük. Biraz uyuduktan sonra kendi faaliyetimizi gerçekleştirmek için harekete koyulduk. Telsizle haber verdikten sonra Tarıkla birlikte bele doğru yürümeye başladık. Bele kısa bir süre içinde vardık ve anons geçip rotalarını bitirmelerine ne kadar kaldığını sorduk ve Cansu son 2 ip boyu olduğunu söyledi, biz de Küçükcebel’e gidersek onlardan sonra Gürtepe’ye gideceğimizi düşünerek belden direkt Cebelbaşı zirveye tırmandık. Daha sonra etrafı inceleyerek sırt hattını takip ederek Gürtepe zirveye yürüdük. Giderken Mahmut ve Cansu’nun running-belay etabında olduğunu gördük ve fotoğraflarını çekip devam ettik. Zirvede soluklanıp yarın çıkacağımız yolu inceledik. Yaklaşık 40 dakika sonra Cansu ve Mahmut da zirveye ulaştılar Daha sonra hep birlikte inişe geçtik. Gün sonunda artık 15 gündür faaliyetin içinde olduğumuzdan, herkesin ufak tefek sakatlıklar yaşadığından, bunlara rağmen tüm ekibin mentalinin çok iyi olduğundan konuşarak biraz moral yükseltme yaptık.
Tarık:
Sabah 06.00’da yürüyüşü pek keyifli olmayan rota yaklaşımımızı tamamlayıp üst ekibimizi Gürtepe Doğu Duvarı rotasını tamamlamak üzere bırakıp kamp alanına geri döndük. 2 saat uyuduktan sonra kahvaltımızı yapıp Melisa’yla birlikte Cebeller arası kapıya doğru yürüyüşümüze başladık. Daha sonra telsizden haberleşip onların Gürtepe zirveye ulaşmalarına ne kadar zaman kaldığını öğrendik. Küçükcebel yaparsak yetişemeyeceğimizi öngörüp direkt olarak Cebelbaşı klasiğe geçtik. Elimizden geldiğince kolay kaya tırmanışı yapıp az yürüdüğümüz tırmanışımız oldukça keyifli geçti ve Cebelbaşı zirveye ulaştık. Travers yapacak olmanın heyecanıyla hızlı bir şekilde Gürtepe zirveye doğru yola çıktık. Beklediğimizden daha eğlenceli olan travers sonucunda üst ekibimizden kısa süre evvel zirveye ulaşıp planımızın işlemiş olmasının rahatlığıyla onları beklemeye başladık. Onların da zirveye ulaşmasının arkasından haritadan çevreyi inceleyip ertesi gün tırmanacağımız yolu gözlemledik ve kampa inişe geçtik. Buradaki çarşak inişinin yoruculuğunun çıkıştan kat kat fazla olduğunu söyleyebilirim. Kampa ulaştıktan sonra yarın erken saatte yola çıkmak üzere yatışa geçtik.
16 Temmuz 2020 – 15. Gün
H’lardan Kamp Yükü İle Geçiş
Sabah 07.30 gibi kalkarak kahvaltı ve ardından kampı toplayarak sanki bitmeyecekmiş gibi duran H’ları çıkmak zorundaydık. Kamp yükü ile kaygan çarşak üzerinde ilerlemek tam bir belaydı ve yol bitmek bilmiyordu. Uzunca bir çabanın ardından H2 sırt hattına ulaşmayı başardık. Burada bir süre dinlendikten sonra hızlıca önce H2 zirvesine sonra H3 zirvesine ulaştık. Acele ediyorduk çünkü hava çok kötü bozmuş ve hızla bizim bulunduğumuz bölgeye doğru geliyordu.
H3 zirvesinden Yedigöller’e 2 farklı geçiş mevcut. Bir tanesi H3 ve H4 arasından, diğeri ise Üç Köşe sivrisine sırttan giderek oradaki geçitten inmektedir. Biz H3 ve H4 arasından inmeye başladık ancak iniş kamp yükü ile oldukça tehlikeli. Slab üstü çarşaktan dikkatlice bir süre indikten sonra yer yer geri tırmanarak alçalmaya devam ettik. Kayaları özenle seçmelisiniz zira tuttuğunuz, bastığınız yuvarlanıp düşebiliyor. Tehlikeli olan etaplardan dikkatlice inmeye çalıştık ve kar sınırına ulaştıktan sonra Yedigöller platosuna doğru Direktaş’ı referans alarak güvenli bir şekilde ulaştık. Şu ana kadar yaptığım hiçbir tırmanışımda bu kadar gerilmemiştim.
Cansu:
Sabah 07.00-07.30 civarı kalktık. Kahvaltı sonrası kampı toparlayıp ne ile karşılaşacağımızdan pek emin olamadığımız yürüyüşümüze başladık. H2 sırtına kadar çarşak yoldan üfleye poflaya çıktık. Biraz dinlendikten sonra H2 zirveye varıp oradan da rahat bir şekilde H3 zirveye geçtik. H3-H4 arasından inişe geçtiğimizde henüz hiç zorlanmadığımızı fark ettik. İniş tüm ekip için oldukça tedirgin ediciydi ama 16 gündür dağda her şeyi paylaşmış ve birbirimize iyice alışmıştık. Dolayısıyla ekip olarak birbirimize güvenimiz ve desteğimiz artık çok üst seviyelerdeydi ve herkes serinkanlılığını çok güzel bir şekilde korudu. İniş esnasında geri geri tırmanacağımız bir etapta ilk ben çantamı çıkarıp aşağıya uzatacaktım, Mahmut aşağıdan tutacaktı. Çantam bir yerde takılmıştı ve çıkarmaya çalışırken çok sert itmiştim. Sonrasında hepimizin gözünün önünden metrelerce yuvarlanarak gözden kayboldu. O esnada tipik olarak karşılaşabileceğim en kötü senaryoya – çantamı hiç bulamamaya – kendimi hazırlıyordum. Olasılığı düşük olmasına rağmen bu senaryoyu kabullenmem diğer tüm opsiyonları şükredilecek bir noktaya taşıyacaktı, öyle de oldu. Birçok yeri yırtılmış bir çanta, paramparça bir telefon ve teki kayıp canım tuvalet terliğimle karşılaştım ve şükrettim. Moralim yükselmişti.
*Dileyen bu notu okumadan geçebilir ama bu bölümü yazarken zihnimde uyandırdığı bir çağrışım üzerine bir not düşmek isterim. Gelişim senemde Sloven Ekolü üzerine hazırladığım sunumda rekreasyonel sporcular ile alpinistlerin psikolojisi üzerine yapılan karşılaştırmalı analizler üzerine konuşmuştum. Slovenlerin bu alanda birçok akademik makalesi bulunmakta ancak bazen Google Translate ile uğraşmak gerekiyor. Araştırmalardan birinde varılan sonuç: birçok sporcu ile alpinistler arasında değerlendirilen karakteristik özelliklerin çoğunun nispeten aynı değerlerde olmasına karşın alpinistlerde bir özellikteki sapma araştırmacıların dikkatini çekiyor; negatiflik. (Burada hatalı sonuçlara varmamak adına verileri eylem dışında, salt düşünsel yeti bağlamında değerlendirmekte fayda var.) Alpinizmde negatif düşünebilme yetisinin çok büyük avantajları var, özellikle de risk değerlendirmesi ve olası senaryolara karşı mental hazırlıkta. Sonuçta düşünemediğiniz bir senaryoya hazırlanamazsınız. Alpinist olmayan, olmaya çalışan biri olarak da ilk başlarda anlamadığım bu olguyu kendimin de yaptığını bu faaliyetin raporunu yazarken fark ettim. En negatif sonucu düşündüm, buna hazırlandım, (bunu negatif bir eyleme dönüştürmeden) sadece odağımı negatife sabitledim ve bu dağda, o an, mental açıdan benim çok işime yaradı.
Melisa:
Geceden sularımızı doldurmadığımızdan sabah baktığımızda kaynak donuktu ve sularımız tamamen bitmişti ve susuz kalmıştık. 10.30 gibi yürüyüşe başladık, çantalarımız nispeten hafifti ve yiyeceklerimiz artık son lokmalarındaydı. Geçeceğimiz H3-H4 arasındaki geçide H2-H1 sırtlarını çapraz kesecek bir şekilde yükselmeye başladık. Zirveye çıkana kadar yüzde doksan oranla bir adım atıp dört adım geri kaydığımız çarşak yoldan yükseldik. Zirveye ulaşmamız 3 saat sürdü. H2 zirvesine çıktıktan sonra H3’e doğru sırt hattından devam ettik. Zirve fotoğrafından sonra geçidi bularak inişe başladık. Her birimiz en zor yürüyüşümüzün bu olacağından bihaberdi. Tamamen çarşak ve dik bir inişti; botlarımız inanılmaz fazla şekilde taşla doluyordu. Bir süre sonra kaya üzeri çarşak olan bölüme girdik ve sona kadar bu şekilde devam etti. Burada belli yerlerde çantaları çıkarıp geri geri tırmanarak geçtik. Bu yerlerden birinden Cansu’nun çantası talihsiz bir şekilde bir çok takla atarak uçurumdan aşağıya buz olan yere düştü, biraz moralimizi bozmuştu. Mental olarak artık yavaştan herkes yorulmaya başlamıştı ama ona rağmen ekip çok güzel iş çıkarıyordu, kimse kırılma noktasına yaklaşmamıştı bile. İniş tedirgin ediyordu. Hepimiz çok farklı tecrübeler, hisler yaşadık bu inişimizde. Artık düzlüğe ulaştığımızda o kadar su içmek ve dinlenmek istiyorduk ki adeta koşarak/buzlardan düşerek/kayarak Yedigöller platosuna ulaştık. Yürüyüş yaklaşık 8 saat sürdü. Kalan tüm yemeklerimizi yedik. Salim abiye yarın 14.00’te aşağıda olacağımızı söyleyerek haber verdik.
Tarık:
11.00 civarında kampı terk edip yürüyüşe H4 ile H3 arasındaki geçidi hedef alarak çapraz yükseliş ile başladık. Çarşak üzerinde 30 cm’lik her adım 20 cm geri kaydığından dolayı sinirlerimize hakim olamadığımız zamanlar yaşayarak zorlu bir yürüyüş ile 3 saat gibi bir sürede sırtın H2 zirvesine yakın bir tarafına ulaştık. Kısa bir molanın ardından H2 klasik yürüyüşümüze geçip rahat bir şekilde tamamladık. Daha sonrasında sırttan H3 zirveye ilerleyerek fotoğraflarımızı çekinip çevreyi izleyip Yedigöl platosuna geçmek üzere kapıya geçtik. En çok zorlandığımız yer olacak, bu geçitten sakin ve güvenli bir şekilde inişe başladık. Tamamen çarşak olan yerlerde botlarımızın içi avuçla taş doluyor fakat rahat inebiliyorduk. Ancak inişin ilk yarım saatinden sonrası tamamen kaya üzerine az çarşakla kaplı olduğundan dolayı insanı fazlasıyla tedirgin edip güvenli hissettirmeyen bir iniş tecrübesi yaşattı. Zaman zaman geri tırmanış yapmamız, yerlere oturup kaymamız, batonları asıp ellere güvenerek inmemiz gibi oldukça zorlayan tecrübeler yaşadık. Üstüne Cansu arkadaşımızın çantası hatalı bir kararımız sonucu aşağı yuvarlandı ve onu geri alana dek moralimiz kırıldı. Fakat ekibimizin psikolojisinin 15. günde böyle şeyler yaşıyor olmasına rağmen sağlam durumda olması herkesin bir bütün olarak kalmaya çabalamasını sağlıyor ve bizlere iyi geliyordu. Kalıcı buzul ve kar olan bölgede kayaları bitirdikten sonra bir de bunlardan koşarak, kayarak ve zorlanarak indikten sonra akşam saatlerine doğru Yedigöller’deki kamp alanımıza ulaşmış olduk. Planımızı yaparken gücümüz kalırsa Narpuz’dan dönmeyi istiyorduk fakat bu yürüyüşün arkasından dönüş yürüyüşümüzü Çelikbuyduran’a alarak kalan tüm yemeğimizi tükettik ve uykuya geçtik.
Kamp alanına ulaştığımızda saat 17.00’ye gelmekteydi. Sağ salim ulaşabildiğimiz için tebrikleştik ve yaklaşık 2 saat boyunca yemek yedik. Karşımızdaki tepeden telefonun çektiğini öğrendikten sonra Salim abiyi arayarak ertesi gün saat 14.00’te Karayalak vadisinin girişinde olacağımızı ve bizi almasını rica ettik. Salim abi ise her zamanki sıcakkanlılığı ile bizi kiraz ile karşılayacağını muştuladı.
Cansu ile bu faaliyeti planlarken faaliyet planı kadar titiz planladığım yüzme planım ise hava Yedigöllere ulaştığımız zaman serinlemiş ve rüzgarlı olduğu için sekteye uğramış gibi duruyordu.
17 Temmuz 2020 – 16. Gün
Şehre Dönüş
Ertesi gün kahvaltının ardından bizi kavuran güneş ve Tarık’ın içindeki ateşin etkisi ile kendimizi buz gibi gölün sularına bıraktık. Tabi en fazla 10 dakikalık bir keyfin ardından kendimce başarılı bir faaliyet daha yaparak kampı toparlamaya başladım. Bir kez daha Direktaş’ın önüne kadar gelip geceyi dibinde geçirmeme rağmen her zamanki gibi Direktaş’ı tırmanamadan oradan ayrılacaktım. Bu sefer Ytüdak’ın meşhur Trans eğitim faaliyeti için gelmemiştim Yedigöller’e ancak 16 günlük dağ mesaisi dönüşümüzü zorunlu kılıyordu.
Ben ekipten biraz hızlı giderek Salim abinin yanına erken varacaktım. Her ihtimale karşı geç kalırsak Salim abiyi habersiz bekletmek istemiyordum. Çelikbuyduran geçidinden sonra hızla aşağı inerek, zaman zaman koşarak aşağıya, tur şirketlerinin çadır attığı yere ulaştım. Kapıdan geçtiğim sıralarda denk geldiğim insanlardan, bizim dağda kaldığımız süreçte dünyada neler olmuş, Corona ne alemde, gündemsel haberler edinmiştim. Her şey olabilirdi. Bakalım en çok istediğim şeylerden birisi olan şey ne zaman gerçekleşecek?
Ben çadırlarda yaklaşık 40 dk dinlendikten sonra ekip ve Salim abi farklı taraflardan aynı anda gelmişlerdi. Salim abi’nin yanında bizler için getirdiği bahçesinden topladığı kirazları bir hışımla bitirdikten sonra Salim abi bizleri önce evine oradan da Adana-Çamardı otobüslerine bıraktı.
Tarık:
Sabah kalan malzemelerimizle ettiğimiz kahvaltımızın arkasından saat 10.00’da Çelikbuyduran üzerinden dönüş yürüyüşüne başladık. Mahmut’un bizi Adana’da misafir etmek üzere davet etmesi ve yenilecek yemeklerin hayaliyle oldukça hızlı bir şekilde yürüyüşümüzü ve neredeyse 1000 metre eden inişimizi tamamlayıp Salim abi ile birlikte Çamardı’na dönüp oradan Adana’ya geçip yapıp faaliyetimizi sonlandırdık.
Melisa:
Sabah kahvaltı ettikten sonra faaliyetin başından beri planımız olan Direktaş önündeki büyük göle girme isteğini dün gerçekleştiremediğimizden bugün yapmaya karar verdik. Sabah 09.00’da buz gibi suya koşarak girdik ve koşarak çıktık. Çok iyi gelmişti, daha sonra 10.00’da faaliyetin son yürüyüşüne başladık. Hızlı bir şekilde Çelikbuyduran-Karayalak Vadisini takip ederek aşağıya vardık ve 17 günlük dağ faaliyetimizi sonlandırdık.
Mahmut’un faaliyetin ortasında bizi Adana’ya davet etmesiyle hep birlikte dönüşte Adana’ya gittik. İki gün boyunca güzel Adana turu sonrasında İstanbul’a dönüş yaptık.
Cansu:
Son günümüzde dönüşe geçmeden önce Mahmut’lar gölde yüzmeye gittiler. Yedigöller’e gelirken ben de çok istekliydim ama o an katılmak içimden gelmedi. H’lardan inerken çantamın düşüşü sonrası hala yolumuz olduğundan o an moralim yüksekti, ekipçe birbirimizi inanılmaz canlı tutuyorduk ancak Yedigöller’e varınca Direktaş’ı net bir kararla aklımızdan çıkardığımız için önümüzde artık bir tırmanış planı yoktu, sadece dönüş vardı. Artık önümüzde hiçbir zorluk kalmamıştı. Ben de dağda geçirdiğimiz dopdolu bir 16 günün ardından şehre dönmemize saatler kala, bu rahatlıkla kendimi yavaşça bırakmaya başladığımı fark ettim. Şu ana kadar tırmandığımız tüm rotaların her anından, iyisiyle kötüsüyle inanılmaz zevk aldım, hiçbiri için içimde tek bir pişmanlık yok. Çünkü daha önceden de ayak bileğimi, dizimi, dirseklerimi sakatladım, soğukta sırılsıklam kaldım, hipotermiye girdim, rotada üzerime taş düştü vs. Bu faaliyette hepsini birden yaşadım ama bunların hepsi geçici şeyler. Hiçbiri beni üzmedi. Beden kendini çok güzel yeniliyor, ben bedenime güveniyorum. Çoğu zaman en az eskisi kadar da sağlamlaşıyor ama sağlam hiçbir dağcılık malzemem kalmadan dönüyor olacağımın gerçeği bu sefer gerçekten de beni sarsmıştı. Önümüzde zorluk kalmasa dahi faaliyet tamamen bitmediğinden hazır herkes göle giderken, kimseye yansıtmadan biraz bu konuyu yalnız başıma düşünmeye, kendime vakit ayırmaya karar verdim. O esnada da vakit kaybetmemek için eşyalarımın hepsini Mahmut’un ducktape’lediği çantama yavaş ve dikkatlice, yarı dalgın bir şekilde tıktım. Ekibin gelmesiyle beraber hızlıca toparlanıp yola koyulduk. Çelikbuyduran’dan iniş önceki yürüyüşlerimize nazaran o kadar rahattı ki koşa koşa, güle oynaya indik. “Böyle çarşağa kurban olayım” modundaydık. Melisa, Tarık ve benim aşağıya varmamızdan birkaç dakika sonra Salim abi de geldi. Gülümseyen bir yüzle “Neredesiniz siz? Merak ettik” diye bizi bir kova kirazla karşıladı. Sonrasında da Adana’ya yola koyulduk.
Bizim Adana’ya gitmemiz ise tamamen anlık karar ile oluşmuştu. Ben faaliyet sonrası ailemin yanına gidecektim ve Cansu, Melisa, Tarık Adana’yı merak ediyorlardı. Davetim üzerine hepsi gelmeye karar verdi. Önce direkt bize gidip aklanıp paklandık, karnımızı doyurduk. Sonrasında ise faaliyeti ıslatmak üzere önce bir mekana sonrasında ise Menderes’e giderek faaliyeti tamamlamamızın sevincini birlikte yaşadık. Ayrıca en sevdiğim şeylerden bir diğeri olan herkesin dürüstçe konuştuğu ve eleştirileri göğüslediği faaliyet toplantısını yaptık. Kulüpteki bu ‘bir şeyleri tartışabilme’ olanağı gerçekten çok sevdiğim bir özellik. Toplumun çok az kesiminde insanlar kavga etmeden ya da birbirine olumsuz bir şeyler söylediği için darılmaca, küsmece olmadan tartışma yapabiliyor. Kulüpteki bu dürüst ortamı seviyorum.
Bize eşlik eden zavallı kız kardeşim ise bizim konuşmalarımız karşısında sıkıntıdan patlasa da nezaketen bir şey demedi. Ertesi gün ise akşama kadar yaptığımız boş boş yürümeli Adana turunun ardından Cansu, Melisa ve Tarık’ı otogardan İstanbul’a ailecek yolcu ettik.
Cansu:
Şu ana kadar yaptığım en yoğun dağ faaliyetiydi ve tüm ekip için mükemmel bir serüvendi. Faaliyet sonunda artık bu yoğunluk bana normal gelmeye başladı ve gelecekte de benzer (hatta daha yoğun) faaliyetler yapmayı çok istiyorum. Tırmanış açısından Mahmut’la ikimiz de oldukça tatmin olduk. Benim ana hedefim rotalarda (özellikle de ilk ip boylarında) girişimciliğimi arttırmaktı. Faaliyet boyunca bunun üzerine iyice çalışabildiğimi, artık dağlarda özgüvenimin son derece arttığını düşünüyorum. Mahmut da her şeyin ötesinde, içinde yanıp tutuşan o keşfetme arzusunu da gerçekleştirecek fırsatları yarattı. Gerek tırmanışta gerek faaliyetin geri kalan kısımlarındaki desteğinden dolayı partnerim Mahmut’a teşekkür ederim.
Alt ekip olarak Melisa ve Tarık’ın bize eşlik etmeyi kabul etmesini ise çok büyük bir şans olarak görüyorum çünkü neredeyse 20 gün dağda kalmanın beraberinde bu süreçte birçok zorluğu da aşan bir başlangıç ekibi olarak canavar gibiydiler. Mentalleri tecrübe seviyelerine göre çok iyiydi ve fiziki desteğin ötesinde psikolojik olarak inanılmaz destek oldular. Beraber geçirdiğimiz her an için onlara teşekkürü borç bilirim.
YTÜ kampüsünde, o ana kadarki yaşamım boyunca ‘dağcılık’ kelimesini dahi duyduğumdan şüphe ettiğim bir günde kulübümün standına rastlamasaydım, senelerdir birçok başarılı isim tarafından korunan bu mücevherden belki de haberim bile olmayacaktı. Kulübüm YTÜDAK’a verdiği eğitim, aktardığı kültür ve tanıştırdığı insanlar için sonsuz bir minnettarlıkla teşekkür ederim. Tırmanışla kalın..
Bu faaliyeti mümkün kılan, beraber planlar yaptığımız partnerim Cansu’ya, bize bu faaliyet süresince eşlik eden, bize yardımcı olan Tarık ve Melisa’ya teşekkür ederim. Böyle bir faaliyet planı yapmamıza zemin hazırlayan, bizlere bilgi, tecrübe ve malzeme olanağı sağlayan kulübümüz YTÜDAK’a sonsuz teşekkürler.
Faaliyetin filmine buradan ulaşabilirsiniz: https://www.youtube.com/watch?v=1plSJ8w5Kf4&ab_channel=MahmutOflaz